Kazanca Haram Katan ve Kirleten Şeyler Nelerdir?

Bir mü’min, kazanç ve gıdâsının helal olabilmesi için nelere dikakt etmelidir?

Bir mü’min, kazanç ve gıdâsını şöyle murâkabe etmelidir:

  • Eğer işçi, memur gibi maaşlı çalışıyorsa;

➢Kazancın helâl olması için, iş akdine uygun hareket etmesi gerekir. Mesai saatlerine riâyet edip, vazifelerini olması gerektiği şekilde yerine getirmesi îcâb eder.

  • Ticaret ile meşgul olan kişinin;

➢Dînimizin muâmelât husûsundaki ahkâmını öğrenmesi lâzımdır.

Şunlar kazanca haram katar ve onu kirletir:

Gabn-i fâhiş (muhatabın bilgisizliğini istismâr ederek onu alışverişte kandırmak, malını değerinin altına almak veya bilgisiz müşteriye değerinden yüksek fiyatla mal satmak)

İhtikâr (karaborsa ve stokçuluk): Bir mal piyasada azalınca, ona talep de varsa fiyatı artar. Bu artışı sun‘î bir şekilde oluşturmak için, elindeki -husûsen herkesin ihtiyaç duyduğu malı- satmayıp daha yüksek kâr elde etmek için saklamak haramdır.

Fâiz, rüşvet, alışverişte yalan yere yemin etmek, malın kusur ve ayıplarını gizlemek, imkânı olduğu hâlde borcunu vaktinde ödememek, çalışanlarının alın terini ödememek gibi günah ve haramların hepsi, kazancı kirletir.

Bir de zâhiri itibarıyla meşrû bir ticaret gibi görünse de, bâtını itibarıyla gayr-i meşrû hâle düşen durumlar vardır.

Âyet-i kerîmede buyurulur:

وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِۖ

“…Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın!..” (el-Mâide, 2)

Dolayısıyla, meselâ;

  • Bir mü’min, orada şerîate aykırı bir iş yapılacağını bile bile dükkânını kiraya verirse, kazancını kirletmiş olur. Çünkü günaha destek olmuş olur.
  • Sokakta giyilmesi dînimizce câiz olmayan kıyafetleri îmâl etmek ve satmak da aynı şekilde, o günahlara ortak olmak mâhiyetindedir.
  • Çalışma yerlerinde dînimizin kaidelerinin yaşanmasına riâyet etmek gerekir. Riâyetsizliklerin her biri; kazancımıza bereketsizlik ve bulanıklık olarak akseder.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2022 Ay: Ocak, Sayı: 203

İslam ve İhsan

HARAM VE ŞÜPHELİ ŞEYLERDEN KAÇINMANIN ÖNEMİ

Haram ve Şüpheli Şeylerden Kaçınmanın Önemi

ŞÜPHELİ ŞEYLERDEN SAKINAN VE SAKINMAYANLARIN AKIBETİ

Şüpheli Şeylerden Sakınan ve Sakınmayanların Akıbeti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.