Kebîr (Mütekebbir) Ne Demek?

Kebîr (mütekebbir) ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Yaşca büyük olmak, büyümek, yaşlanmak, iri olmak, mevkide ulu olmak, şerefli olmak, iş zor gelmek anlamlarındaki "k-b-r" kökünden gelen kebîr, büyük olan, miktarı çok olan, çok önemli, kadri yüce olan demektir. Çoğulu, kibâr ve küberâdır. Mütekebbir kelimesi de aynı kökten gelen bir isim olup büyük ve büyüklenen demektir. Büyüklük ve küçüklük itibâridir. Bir şey, diğerine göre küçük veya büyük olur. Büyüklük, kemiyet, keyfiyet, cisim ve aded itibariyle söz konusudur.

"Kebîr" kelimesi Allah'ın sıfatı olarak Kur'ân'da beş âyette "alî" ve "müteâl" kelimeleriyle birlikte geçmiştir: "Gerçekten Allah, yücedir, büyüktür." (Nisâ, 4/34); "Gerçekten ancak Allah yücedir, büyüktür." (Hac, 22/62); "(Allah) görüleni ve görülmeyeni bilendir, büyüktür, yücedir." (Ra'd, 13/9)

Allah'ın sıfatı olarak kebîr; şanı, şerefi, celâl ve izzeti, değeri, gücü ve sıfatları yüce, büyük demektir. Allah, her şeyden yücedir, kibriyâ' sahibidir: "Göklerde ve yerde ululuk (el-kibriyâ') yalnız O'na aittir." (Câsiye, 45/37) âyeti bu gerçeği ifade etmektedir. Gerçek anlamda ululuk Allah'a özgüdür. Bu anlamda ululuk insanlar için yerilen bir vasıftır.

"Kebîr" vasfı, Allah'ın zatının yüceliğini ifade ettiği gibi nimet ve cezasının büyüklüğünü, çokluğunu da ifade eder: "Rab'lerinin yanında onlara (îmân edip sâlih amel işleyenlere) diledikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur." (Şûrâ, 42/22); "Sizden kim zulmederse ona büyük bir azap vardır." (Furkân, 25/19)

Kebîr kelimesi, Allah'ın dışındaki diğer öbjeler için de kullanılmıştır. Büyük günah (Bakara, 2/219), büyük fesat (Enfâl, 8/73), büyük gün (âhiret) (Hûd, 11/3), büyük mükâfat (Hûd, 11/11), çok yaşlı (Yûsuf, 12/78), büyük dalalet (Mülk, 67/9), büyük kurtuluş (Burûc, 85/11), büyük azgınlık (İsrâ, 17/60), büyük cihad (Furkân, 25/52), büyük lânet (Ahzâb, 33/68), büyük mülk (İnsan, 76/20) gibi. Görüldüğü üzere kebîr, maddi anlamdan çok mecazi anlamda büyüklük ifade etmektedir. Allah'ın büyüklüğü de maddî anlamda değildir. Yaş bakımından büyük insanlara (Yûsuf, 12/80) önder olan, önde giden insanlara da (Ahzâb, 33/76) kebîr denilmiştir. Allah'ın büyüklüğü bu anlamda da değildir.

Mütekebbir kelimesi, Allah'ın sıfatı olarak bir âyette geçmiştir: "O Allah... azizdir, cebbardır, çok uludur." (el-mütekebbir) (Haşr, 59/23).

Allah'ın sıfatı olarak mütekebbir, ihtiyaç ve noksanlığı gerektiren her şeyden münezzeh, pek yüce ve ulu demektir.

Mütekebbir kelimesi Kur'ân'da 6 âyette insanı zemmeden bir vasıf olarak kullanılmıştır (Mü'min, 40/27). İnsanın sıfatı olarak mütekebbir; kendinde büyüklük izhar eden kimsedir. Allah yücedir, uludur, hiçbir şeye muhtaç değildir. İnsan yaratılmıştır, her şeye gücü yetmez, muhtaçtır. Bu itibarla, insanın mütekebbir olması mümkün değildir. Kendini ulu, yüce göstermesi tekellüftür, gerçeği örtmektir. Bu yüzden insan için yerilen bir vasıftır. Allah böyle değildir. O zatı ve sıfatlarıyla yücedir.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.