Kehf Suresi 27. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kehf Suresi 27. ayeti ne anlatıyor? Kehf Suresi 27. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Kehf Suresi 27. Ayetinin Arapçası:

وَاتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنْ كِتَابِ رَبِّكَۚ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِه۪ وَلَنْ تَجِدَ مِنْ دُونِه۪ مُلْتَحَدًا

Kehf Suresi 27. Ayetinin Meali (Anlamı):

Rasûlüm! Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O’nun kelimelerini değiştirebilecek hiçbir kuvvet yoktur. O’ndan başka bir sığınak da bulamazsın!

Kehf Suresi 27. Ayetinin Tefsiri:

Bu âyet münkirlerin: “Ya bize bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” (Yûnus 10/15) gibi taleplerine cevap olarak inmiştir. Peygamberin ve mü’minlerin vazifesi Kur’ân-ı Kerîm’i, hiçbir ilâve ve eksiltmeye tâbi kılmaksızın olduğu gibi okumak ve tebliğ etmektir. Zaten hiçbir kuvvetin veya hiçbir kimsenin Kur’an’ın kelimelerini, âyetlerini değiştirmeye gücü yetmeyecektir. Çünkü onun koruyucusu Allah Teâlâ’dır. Bu sebeple onun değiştirilmesini talep edenler veya böyle bir şeye cür’et edenler Allah’ın azabından korkmalıdırlar. Azap geldiğinde Allah’tan başka sığınılacak hiç kimseyi bulmanın mümkün olmayacağını bilmelidirler.

İbrâhim Edhem (r.h.) şöyle demiştir: “Bir gün üzerinde «Beni çevir ki sana faydam dokunsun» yazan bir taşa rastladım. Onu çevirdim, üzerinde şöyle yazıyordu: «Sen bildiğinle amel etmiyorsun. Öyleyse bilmediğini nasıl istersin?»”

Şâir der ki:

Eğer cümle âlemin ilmi senin olsa

Amelsiz bir iddiâcı ve yalancı olursun.

İbrâhim Havvas (k.s.) şöyle demiştir: “Kalbin cilâsı ve devâsı beştir:

  Mânasını düşünerek Kur’an okumak,

  Mideyi boş tutmak,

  Gece ibâdetine kalkmak,

  Seher vaktinde Allah’a yalvarmak,

  Sâlihlerin meclisinde bulunmak.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, V, 283)

Bunları başarabilmek için nefsi İslâm ahlakıyla terbiye ve tezyin etmeye, özellikle nefsin hoşuna gitmese de Allah’ın razı olacağı zor işlere sabretmeye gerek vardır:

Kehf Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Kehf Suresi 27. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.