Kehf Suresi 77. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Kehf Suresi 77. ayeti ne anlatıyor? Kehf Suresi 77. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Kehf Suresi 77. Ayetinin Arapçası:
فَانْطَلَقَا۠ حَتّٰٓى اِذَٓا اَتَيَٓا اَهْلَ قَرْيَةٍۨ اسْتَطْعَمَٓا اَهْلَهَا فَاَبَوْا اَنْ يُضَيِّفُوهُمَا فَوَجَدَا ف۪يهَا جِدَارًا يُر۪يدُ اَنْ يَنْقَضَّ فَاَقَامَهُۜ قَالَ لَوْ شِئْتَ لَتَّخَذْتَ عَلَيْهِ اَجْرًا
Kehf Suresi 77. Ayetinin Meali (Anlamı):
Tekrar yola devam ettiler. Nihâyet bir kasabaya varıp halkından yiyecek bir şeyler istediler. Fakat hiç kimse onları ağırlamaya yanaşmadı. Derken orada yıkılmağa yüz tutmuş bir duvar gördüler; Hızır hemen duvarı düzeltiverdi. Mûsâ yine dayanamayıp: “Dileseydin, elbet buna karşılık bir ücret alırdın” dedi.
Kehf Suresi 77. Ayetinin Tefsiri:
Resûlullah
(s.a.s.)’in beyânıyla bu kasaba âdi ve bayağı kimselerin bulunduğu bir köydü.
(Buhârî, İlim 44; Müslim, Fezâil 170) Öyle ki kendilerine biri peygamber, diğer
veli Allah’ın iki seçkin kulu geliyor, onlara misafir olmak istiyor, fakat
onları misafir etmek istemiyorlar. Hatta bu konuda diretip ısrar ediyorlar.
İşin dikkat çeken tarafı, bütün bu olan bitene rağmen, kendileri de aç ve
yorgun oldukları halde, Hızır (a.s.) orada gördüğü yıkılmakta olan bir duvarı
hemen düzeltiveriyor. Bir mânada kötülüğe iyilikle mukabele ediyor. Ancak Mûsâ
(a.s.), bu olay karşısında da yine bildiği kadarıyla şer’î ölçüler içinde
hareket ederek, ihtiyaçları da olduğuna göre, en azından yaptığı bu iş
karşılığında Hızır’ın bir ücret talep etmesinin yerinde olacağını söylüyor.
Yiyecek istemek gibi zaruri bir ihtiyacın olduğu bir anda, mümkün olan bir
kazancı bırakıp boşu boşuna bir iyilik yapmaya kalkışmak Mûsâ (a.s.)’a anlamsız
görünüyor ve sabır kabı bir daha taşıyor. Aslında şer‘î çizgiler itibariyle
Mûsâ (a.s.)’ın bu müdahalesinde çok anormal karşılanacak bir yön de yoktur.
Fakat o, son bir defa daha Hızır’ın yaptıklarına sabredip itiraz etmeyeceğine
dair söz vermişti ve bu davranışıyla sözünde duramamış oldu. Böyle Hızır’la
arkadaşlığın sonu da gözüktü.
Resûl-i
Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Allah’ın
rahmeti bizim ve Mûsâ’nın üzerine olsun. Eğer acele etmemiş olsaydı, hayret
edilecek daha nice şeyler görürdü. Fakat o, arkadaşından utandı; sabretmiş
olsaydı hayret edecek şeyler görecekti.” (Müslim, Fezâil 172)
Artık
arkadaşlıkları sona ererken Hızır ile Mûsâ (a.s.) arasında şöyle bir konuşma
geçtiği nakledilir:
Hz.
Mûsâ: “Halkını boğmak için mi?” dediği zaman Hızır: “Sen denizde değil miydin?
Bebekken Nil nehrine bırakılmadın mı? Bir gemi olmadığı halde boğulmadın”
karşılığını verdi. Mûsâ’nın: “Öldürdüğü bir cana karşı kısâsen olmaksızın masum
ve günahsız bir cana kıydın, öyle mi?” demesi üzerine de Hızır: “Sen
suçsuz olduğu halde kıptiyi öldürmemiş miydin?” dedi. Yine Hz. Mûsâ:
“Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın” deyince Hızır: “Sen, Şuayb’ın
kızları yerine, onların davarlarını ücretsiz suladığını unuttun mu?” dedi. Yine
rivayete göre Mûsâ (a.s.), “Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın”
sözünü söyleyince bir ceylan gelip aralarında durdu. İkisi de açtı. Hz.
Mûsâ’nın tarafı kızarmamış, Hızır’ın tarafı ise kızarmıştı. Çünkü Hızır, bir
karşılık beklemeden duvarı onarmış, Mûsâ ise onun bu işten ücret almasını
istemişti. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, V, 335)
Peki,
Mûsâ (a.s.)’ın dayanamayıp itiraz ettiği olayların içyüzünde neler vardı, ne
tür hikmetler gizliydi:
Kehf Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Kehf Suresi 77. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...