Kehf Suresi 91. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Kehf Suresi 91. ayeti ne anlatıyor? Kehf Suresi 91. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Kehf Suresi 91. Ayetinin Arapçası:

كَذٰلِكَۜ وَقَدْ اَحَطْنَا بِمَا لَدَيْهِ خُبْرًا

Kehf Suresi 91. Ayetinin Meali (Anlamı):

İşte Zülkarneyn’in durumu bundan ibarettir. Şüphe yok ki biz onun bütün yaptıklarından ve sahib olduğu ilim ve salâhiyetten haberdardık.

Kehf Suresi 91. Ayetinin Tefsiri:

Zülkarneyn (a.s.), batıdan sonra doğuya sefer yaptı. Üzerlerine güneşin ilk doğduğu yerlere vardı. Zülkarneyn’in, arka arkaya ülkeler fethederek doğu tarafına ilerlediği, nihâyet medenî yaşayışın sona erdiği, ibtidâî, evsiz barksız bir halde yaşayan insanların bulunduğu en uzak doğu bölgelerine ulaştığı anlaşılıyor. Topraklarında kendilerini güneşin sıcağından koruyabilecek ağaç veya herhangi bir bitki örtüsü de bulunmuyordu. Buradaki insanlar, güneş vurunca mağaralara veya denize girerlerdi. Ancak güneşin şiddetli sıcağı geçince ihtiyaçlarını karşılamak üzere mağaralarından dışarı çıkarlar, geçimlerini temin için çalışırlardı. Zülkarneyn, onları da hak dîne davet etti.

Zülkarneyn (a.s.), yaptığı seferlerden birinde, ölüm endişesi ve nefs engelini aşmaya çalışan bir kavme uğradı. Oradaki insanların dünya serveti nâmına altın, gümüş gibi hiçbir şeyleri yoktu. Rızıklarını sebzeden te’mîn ederlerdi. Sebzelerini korumaya çok ihtimam gösterirlerdi. Ayrıca bu kavimde herkes, kendi mezarını kazar, her gün onu temizler ve ibâdetlerini burada yapardı. Zülkarneyn (a.s.), bunların hükümdarlarını çağırttı. Hükümdar:

“–Ben kimseyi istemiyorum. Beni isteyen de yanıma gelir!” dedi. Zülkarneyn bu söz üzerine hükümdarın yanına giderek:

“–Ben seni davet ettim, niye gelmedin?” diye sordu. Hükümdar:

“–Sana bir ihtiyacım yok, olsa gelirdim” cevâbını verdi. Bunun üzerine Zülkarneyn:

“–Bu hâliniz nedir? Sizdeki bu hâli kimsede görmedim!” deyince, Hükümdar:

“–Evet biz, altın ve gümüşe kıymet vermiyoruz. Çünkü baktık ki bir kimsenin eline bunlardan bir miktar geçince, bu sefer daha fazlasını isteyerek huzûru bozuluyor... Onun için dünyalık peşinde değiliz” dedi. Zülkarneyn (a.s.):

“–Bu mezarlar nedir? Neden bunları kazıyor ve ibâdetlerinizi burada yapıyorsunuz?” diye sordu. Hükümdar:

“–Dünyalık peşinde koşmamak için bunu böyle yaptık. Mezarları görüp de oraya gireceğimizi hatırlayınca, her şeyden vazgeçeriz” dedi. Hz. Zülkarneyn:

“–Niçin sebzeden başka yiyeceğiniz yok? Hayvan yetiştirseniz; sütünden, etinden istifade etseniz olmaz mı?” dedi. Hükümdar:

“–Mîdelerimizin hayvanlara mezar olmasını istemiyoruz. Bitkilerle geçimimizi sağlıyoruz. Zâten boğazdan aşağı geçtikten sonra hiçbirinin tadını alamayız!” diye cevap verdi.

Bu kıssayı dünyaya karşı zahid ve müstağni olma bakımından değerlendirmek ve o açıdan yaptığı telkini dikkate almak gerekir. Çünkü şer’î bakımdan Allah Teâlâ’nın helâl kıldığı hayvanların etinden yemenin hiçbir mahzuru yoktur. Burada bahsedilen, o kavmin kendisine mahsus bir tercihidir.

Zülkarneyn (a.s.)’ın diğer bir ibretli kıssası da şöyledir:

Birisi Zülkarneyn (a.s.)’a:

“–Bana imanımı ve yakînimi kuvvetlendirecek bir şey öğret!” dedi. O da:

“Öfkelenip kimseye kızma! Zira şeytanın insana en çok musallat olup zarar vereceği an öfke ânıdır. Sakın acele etme! Acele ettiğin zaman, nasîbini zâyî edersin. Akraban olsun olmasın yakın uzak herkese karşı mülâyim ol! İnatçı, inkârcı ve zâlim olma!” diye cevap verdi.

Zülkarneyn (a.s.) ölmeden önce şöyle vasiyet etmiştir:

“–Beni yıkayın, kefenleyin! Sonra bir tabuta koyun! Yalnız kollarım dışarıya sarkık kalsın! Hizmetkârlarım arkamdan gelsin! Hazînelerimi de katırlara yükleyin! Halk, benim son derece ihtişamlı bir saltanat ve dünya mülküne rağmen eli boş gittiğimi, hizmetkârlarımın da, hazînelerimin de bu dünyada kalarak benimle beraber gelmediğini görsün! Bu yalancı ve fânî dünyaya aldanmasın!..”

Söyledikleri aynen yapıldı. Âlimler bu vasiyeti şöyle tefsîr etmişlerdir: “Arkamdan gelen ordular ile doğu ve batıya hâkim oldum. Maiyyetimde birçok hizmetçi ve sayısız asker vardı. Hiçbiri emrimden dışarıya çıkmadı. Dünya, baştanbaşa benim idârem altında idi. Sayısız hazînelere sahip oldum. Fakat dünya nimetleri kalıcı değildir. İşte gördüğünüz gibi mezarıma eli boş gidiyorum! İşte dünya malı dünyada kaldı. Sizler âhirette faydalı olan işleri yapın!..” Nitekim Resûlullah (s.a.s.) de Zülkarneyn (a.s.)’ın vasiyetiyle işaret ettiği hakîkati şöyle beyân buyurmuştur:

“Ölüyü kabre kadar üç şey tâkip eder: Çoluk-çocuğu, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri kalır. Çoluk-çocuğu ve malı geri döner, ameli kendisiyle kalır.” (Buhârî, Rikak 42; Müslim, Zühd 5)

Hz. Zülkarneyn üçüncü seferini yüksek dağlar arasında bulunan bir bölgeye yaptı:

Kehf Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Kehf Suresi 91. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...