Kehf Suresinin 66-67. Ayetleri Ne Anlatıyor?

Kehf suresinin 66-67. ayetlerinde ne anlatılmak isteniyor? Hz. Mûsâ ve Hızır’ın (as.) buluşmasını anlatan âyetler; Kehf suresinin 66-67. ayetlerinin Arapçası, meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kehf Suresinin 66-67. ayetlerinde şöyle buyrulur:

Kehf Suresi 66-67. Ayetleri Arapça:

قَالَ لَهُ مُوسٰى هَلْ اَتَّبِعُكَ عَلٰٓى اَنْ تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْدًا قَالَ اِنَّكَ لَنْ تَسْتَط۪يعَ مَعِيَ صَبْرًا

Kehf Suresi 66-67. Ayetleri Meali:

Mûsâ ona, “Senin öğrendiğin, doğruya ulaştıran bilgiden bana da öğretmen için sana tâbi olayım mı?” dedi. O kul, “Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin.” dedi. (Kehf, 18/66-67)

HZ. MÛSÂ VE HIZIR (A.S.)

Bilgi:

Bu sûrenin 59-82. ayetleri arasında Hızır kıssası olarak da bilinen Hz. Mûsâ ile Hızır’ın -aleyhumusselâm-buluşması, Hz. Mûsâ’nın Hızır’a tâbi olması ve ondan ilim almasından bahsedilmektedir. Hızır’ın ledünnî ilme (gaybî ilim) sahip olduğu şüphesiz olmakla birlikte, peygamber olup olmadığı kesin olarak bilinmemektedir. Yukarıdaki ayette ise Hz. Mûsâ’nın Hızır’da bulunan özel ilmi öğrenmek maksadıyla yanında kalma talebi yer almaktadır. Buna mukabil Hızır’ın cevabı Hz. Mûsâ -aleyhisselâm- açısından bunun mümkün olamayacağı şeklindedir. Zira Hızır’ın yaptığı birçok işin iç yüzünü kavramak Hz. Mûsâ -aleyhisselâm- için kolay değildir.

Mesaj:

Bir şeyin iç yüzünü kavramadan dış görünüşü üzerinden değerlendirme yapmak yanıltıcı olabilir.

Kelime Dağarcığı:

Sabır: Zorluklar, başa gelen sıkıntı ve belalar karşısında direnç gösterme.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

Kehf Suresi 66-67. Ayetleri Tefsiri:

  1. Mûsâ ona: “Allah’ın sana öğrettiği bu hayırlı ilim ve hikmetten bana da öğretmen için seninle birlikte gelebilir miyim?” diye sordu.
  2. Hızır şöyle cevap verdi: “İyi de sen benimle beraber bulunmaya asla katlanamazsın!”
  3. “Hem içyüzünü tam olarak kavrayamadığın ve zâhiren yanlış gibi görünen şeylere nasıl sabredebilirsin ki?”
  4. Mûsâ: “İnşallah benim sabırlı olduğumu göreceksin, sana hiçbir konuda karşı gelmeyeceğim” dedi.
  5. Hızır ise: “Eğer benimle geleceksen, o halde yapacağım şeyler hakkında, ben sana gerekli açıklamada bulununcaya kadar, bana hiçbir şey sormayacaksın!” dedi.

Mûsâ (a.s.) zâhiren akılla anlaşılması mümkün olmayan, kendisine acâib ve garâib görülen bazı hakîkatlerin hikmetini Hızır’dan öğrenecekti. Fakat Hızır (a.s.), Hz Mûsâ’nın ilmî seviyesi ve psikolojik durumu hakkında ilk keşfi yapmış, hiç tereddüt göstermeden, onun bu hâliyle kendisiyle beraberliğe sabra güç yetiremeyeceğini bildirmişti. Her ne kadar Mûsâ (a.s.), “inşallah sabrederim” dese de, Hz. Hızır’ın yaptığı bu tespit sonunda gerçekleşecekti. Bu beraberlikten Hz. Mûsâ’nın alacağı hisse kendi konumunu, haddini, durumunu bilmek ve bir sabır dersi almaktı. Yâni Hz. Hızır Mûsâ (a.s.)’a hâl diliyile: “Benimle beraberliğe sabretmek, senin elinden gelmez. Sen bu hususta mâzursun. Çünkü bu ilmin kemâli, henüz sana verilmemiştir” demekteydi. Yine de kendisine tâbi olduğu takdirde şu şarta dikkat etmesini: “Yapacağı işler hakkında, bizzat kendisi ona bir açıklama yapmadığı sürece bir şey sormamasını, sukût etmesini” istedi.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

HZ. MUSA VE HIZIR ALEYHİSSELAM KISSASI

Hz. Musa ve Hızır Aleyhisselam Kıssası

HZ MÛSÂ VE HIZIR ALEYHİSSELAM'IN YOLCULUĞU

Hz Mûsâ ve Hızır Aleyhisselam'ın Yolculuğu

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.