Kehf Suresinin 7. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kehf suresinin 7. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Yeryüzündeki her güzelliğin bir imtihan sebebi olduğunu bildiren âyet; Kehf suresinin 7. ayetinin Arapçası, meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kehf Suresinin 7. ayetinde şöyle buyrulur:

Kehf Suresinin 7. Ayet Arapça:

اِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَى الْاَرْضِ ز۪ينَةً لَهَا لِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا

Kehf Suresinin 7. Ayet Meali:

Biz, kimlerin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi oranın süsü yaptık. (Kehf, 18/7)

YERYÜZÜNDEKİ HER GÜZELLİK BİR İMTİHAN SEBEBİDİR

Bilgi:

Yüce Allah bizi yaratmış, çevremizde su, hava, toprak gibi çeşitli nimetler bahşederek hayatımızı sürdürmemiz için uygun ortam sağlamıştır. O, bize oldukça çekici gelen mal ve evlat gibi dünyanın süsü sayılan başka nimetler de vermiştir. Ayrıca diğer canlılardan farklı olarak bize akıl, irade, sabır gibi özellikler vererek bizi yaratılmışların en şereflisi kılmıştır. Bütün bu verilen nimetler ve yalnızca insan olarak bize bahşedilen ek özellikler belirli bir amaca yöneliktir.

Mesaj:

  1. İnsan boşuna yaratılmamış ve yaratıldıktan sonra da başıboş bırakılmamıştır.
  2. Allah tarafından bize verilen bütün nimetlerin temel amacı imtihandır.

Kelime Dağarcığı:

Zînet: Süs; bir şeyi takıyla, elbiseyle veya şekil verme yoluyla güzelleştirmek.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

Kehf Suresinin 7. Ayet Tefsiri:

  1. Şüphesiz biz, insanların amel bakımından hangisinin daha güzel olduğunu deneyip ortaya çıkaralım diye yeryüzünde bulunan her şeyi ona mahsus bir zînet ve imtihan için bir malzeme yaptık.
  2. Doğrusu biz, yeryüzünde bulunan her şeyi vakti gelince kupkuru bir toprak hâline getirmekteyiz.

Allah Teâlâ hayatı ve ölümü insanların amel bakımından hangisinin daha iyi olduğunu belirlemek için yarattığı gibi (bk. Mülk 67/2), dünya üzerinde bulunan canlı cansız her türlü varlığı da birer imtihan malzemesi ve sorusu olarak var etmiştir. Oradaki sayısız nimetleri; malı, mülkü, evlat ve serveti dünyanın bir zineti olarak yaratıp çekici kılmıştır. Buna mukâbil insanları da iyiyi kötüden ayırabilecek, yaptıklarından sorumlu olacak akıl, irade ve diğer melekelerle donatmıştır. Bunların hepsinin yaratılış maksadı imtihan sırrıdır. Yoksa hâşâ Yüce Allah bunları bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmamıştır. Nitekim âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“Biz göğü, yeri ve aralarında bulunan şeyleri oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Eğer biz eğlence edinmek isteseydik, bunların hiçbirini yaratmadan, onu kendi katımızda edinirdik. Fakat biz böyle bir şey yapmayız.”  (Enbiyâ 21/16-17)

“Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Biz onları gerçek bir sebep ve hikmete bağlı olarak yarattık. Ne var ki insanların çoğu bunu bilmez.” (Duhân 44/38-39)

O halde fırsat eldeyken bu nimetleri Allah Teâlâ’ya kulluk yapıp O’na yakınlaşmak yolunda kullanmak gerekmektedir. Değilse Cenâb-ı Hak, dünya üzerindeki bütün nimetleri ve varlıkları vakti gelince yok etmekte, kurumuş toprak haline getirmektedir. Bu yok oluş ve toprak haline geliş her an durmadan devam etmektedir. An be an canlılar ölmekte; insanların, hayvanların ve bitkilerin bedenleri toprağa karışıp toprak olmaktadır. Evler, saraylar, hanlar, hamamlar, milletler, devletler, kültürler ve medeniyetler için de aynı ilâhî kanun hükmünü icrâ etmektedir. Kıyamette ise bu durum son olarak, en muhtevalı ve her şeyi kuşatacak şekilde vuku bulacak, ardından yepyeni bir hayat başlayacaktır. Dolayısıyla dünyada dâimî hiçbir şey yoktur; her şey fanîdir. Yalnız Allah bâkîdir. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Yeryüzünde bulunan herkes fanîdir. Yalnız sonsuz büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.” (Rahmân 55/26-27)

İşte insanın üzerinde durması ve düşünmesi gereken asıl mes’ele budur.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

İMTİHANIN HİKMETİ

İmtihanın Hikmeti

NEDEN İMTİHAN EDİLİYORUZ?

Neden İmtihan Ediliyoruz?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.