"kendi Ellerinizle Kendinizi Tehlikeye Atmayın!"
Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri’nin seksen küsur yaşına rağmen, iki sefer İstanbul surları önüne kadar gelmesi ve orada rûhunu teslîm etmesi, kâ‘bına varılmaz bir fedakârlık misâlidir. Şüphesiz ki onun bu yüksek azim ve gayreti de, ebedî kurtuluşa ererek âhirette Allah Rasûlüʼyle beraber olabilme iştiyâkının bir tezâhürüydü.
Cenâb-ı Hak:
“…(Kendi ellerinizle) kendinizi tehlikeye atmayın!..” (el-Bakara, 195) buyuruyor. Yani “Allâhʼın rızâsını tahsil etme imkânları önünüzde dururken, fânî dünyanın câzibesine, seraplarına, süsüne, gösterişine, rahatına aldanıp da gaflete düşmeyin! Yoksa âhiretiniz tehlikeye girer!” îkâzında bulunuyor.
ÂYET-İ KERÎMENİN SEBEB-İ NÜZÛLÜ
Nitekim bu âyet-i kerîmenin nüzûl sebebini de beyân eden şu rivâyet, ne kadar ibretlidir:
Emevîler devrinde, Allah Rasûlü’nün fetih müjdesine nâil olmak isteyen İslâm ordusu, İstanbul önlerine gelmişti. Ordunun içinde Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri de bulunmaktaydı. Rumlar, arkalarını şehrin surlarına vermiş savaşırlarken, Ensâr’dan bir zât, atını Bizanslıların ortasına kadar sürdü. Bunu gören bir İslâm askeri; “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız!” âyet-i kerîmesinden hareketle ve hayretler içinde:
“–Lâ ilâhe illâllâh! Şuna bakın! Kendini göz göre göre tehlikeye atıyor!” dedi.
Bunun üzerine Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri şöyle dedi:
“–Ey mü’minler! (Yanlış anlaşılmasın!) Bu âyet, biz Ensâr hakkında nâzil oldu. Allah, Peygamberʼine yardım edip dînini gâlip kıldığında biz; «Artık mallarımızın başında durup onların ıslâhı ve nemalanmasıyla meşgul olalım.» demiştik. Bunun üzerine;
«Allah yolunda infâk ediniz de, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın! Bir de ihsanda bulunun! Zira Allah, (yaptığını en güzel şekilde yapan ve ihsan şuuru ile yaşayan) muhsinleri sever.» (el-Bakara, 195) âyeti nâzil oldu.
DÜNYALIKLARLA UĞRAŞIP KENDİNİZİ TEHLİKEYE ATMAYIN
Âyet-i kerîmede buyrulan «kendi eliyle kendini tehlikeye atmak»tan maksat; bağ ve bahçe gibi dünyâlıklarla uğraşmaya dalıp, Hak yolundaki gayretleri terk ve ihmâl etmemizdir.”
İşte bu ilâhî îkâza gönülden riâyet eden Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri, Hakkʼa kulluğun, Hazret-i Peygamberʼe ümmet olmanın, îman nîmetiyle şereflenmenin şükür borcunu ödeyebilme endişesi içerisinde, son nefesine kadar hiçbir gayretten geri durmamıştır. Seksen küsur yaşlarında iken katıldığı bu sefer esnâsında vefât ederek, şehîdlik mertebesine nâil olmuştur. (Bkz. Ebû Dâvûd, Cihâd, 22/2512; Tirmizî, Tefsîr, 2/2972)
Kaynak: www.osmannuritopbas.com