Kendilerine Gıpta Edilecek İki Kişi
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin en başta gelen vazifesi, insanlara Allah'ın dinini tebliğ etmektir.
Rasülullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin tebliğ vazifesinin esas ve temelini onun mükemmel şahsiyeti teşkil eder. Her yönüyle dürüst, samimi, mert, yapmacıktan uzak, şan ve şeref düşkünlüğü gibi duygulara kapılmamış bir peygamberin şahsiyeti...
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurur:
“Sâdece şu iki kimseye gıpta edilir: Biri, Allâh’ın kendisine Kur’ân verdiği ve gece gündüz onunla meşgul olan (onunla yaşayıp tebliğ eden) kimse, diğeri de Allâh’ın kendisine mal verdiği ve bu malı gece gündüz O’nun yolunda infak eden kimse.” (Buhârî, İlim, 15; Müslim, Müsâfirîn, 266)
Kur’ân ile meşgûliyetin en fazîletli şekli; onu öğrenmek, öğretmek, onun ahlâkıyla ahlâklanmak, emir ve nehiyleri istikâmetinde bir hayat yaşamak, îmân zarâfeti ve yumuşak bir lisân ile tebliğinde bulunmaktır. Kur’ân ile tebliğin, arzu edilen derecede güzel bir tesir bırakabilmesi, ancak Kur’ân ile meşgûliyette bu duygu derinliğine ulaşmış hassas mü’minlerin kârıdır.
HZ.ÖMER'İN MÜSLÜMAN OLUŞU
Nitekim Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i öldürmek gibi menfur bir niyetle yola çıkan Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın hidâyete ermesine vesîle olan, Hazret-i Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’ın duâsı bereketine ilâveten, kız kardeşinin evinde kalbî derinlikle okunan ve yaşanan bir Kur’ân’ın tebliğinden ibâretti.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları, 2013