"kendini Bilmek" İstiyorsan Bu Soruları Cevapla!

İnsanlar bilgiye ihtiyaç duyma hususunda diğer mahlûkattan bariz bir şekilde farklıdır. Diğer varlıkların ilme ihtiyacı yoktur. Kedilerin yahut kuşların bizim anladığımız mânâda ilme, talime, öğrenmeye ihtiyacı olmaz. Çünkü onlar hayatlarını, Cenâb-ı Hakk’ın doğuştan kendilerine lutfettiği sevk-i tabiîler (içgüdüler) ile sürdürmektedir.

Yani Cenâb-ı Hak, onları yaratılışlarının başlangıcında, doğuştan ne şekilde kodlamışsa o şekilde devam etmekteler. Ne yapmaları isteniyorsa, bu dünyada insanoğlunun hizmetine âmâde olarak hangi vazifeleri varsa ona göre programlanmışlardır, başka ilimlere, bilgilere ne muhtaçtırlar ne de öğrenebilirler.

İnsan ise son nefesine kadar ilme, bilgiye ve öğrenmeye muhtaç yaratılmıştır. Çünkü; dünyaya geliş bir imtihandır.

Bu imtihanın neticesinde ise ya cennet ya cehennem bulunmaktadır.

Dolayısıyla ömür boyu zararlı olanı terk etmek, faydalı olanı da tercih edebilmek ve yaşayabilmek için insanın ilme ihtiyacı var. Cehennemden kurtaracak, cennete vardıracak yolları öğrenmeye ihtiyacı var.

İLİM NEDİR?

Tarifler ve anlayışlar çok. Fakat özü itibarıyla Yûnus Emre Hazretlerinin dediği gibi:

İlim, ilim bilmektir

İlim, kendin bilmektir.

Nitekim; “Kim kendini tanırsa Rabbini de tanır.” buyurulmuştur.

Kendini bilmek şu soruların cevabını bulmak demektir:

  • Niye dünyaya geldin?
  • Dünyaya gelişinin mantığı nedir?
  • Niçin yaratıldın?
  • Yolculuğun nereye?
  • Kimin mülkünde yaşıyorsun?
  • Âkıbetin ne olacak?
  • Yarın için ne hazırladın?
  • Mahşerdeki hesaba hazır mısın?

Bütün bu suallerin cevabını bilmiyorsan bütün bildiklerin; "hebâen mensûrâ".

İNSANIN ASIL İHTİYAÇ DUYDUĞU, HAKİKİ BİLGİ

Uhrevî sualleri cevaplayamayan bütün bilgi yığınları, Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın ifadesiyle; «hebâen mensûrâ» yani ortaya saçılmış, faydasız toz zerrecikleri (Bkz. Furkan, 23) mesabesindedir.

İnsanın asıl ihtiyaç duyduğu, hakikî bilgi ise mârifettir, irfandır.

Mârifet ve irfan…

Gönlün ufuklarının genişlemesi, ötelere pencereler açılması ve Cenâb-ı Hak’la dostluğun kurulabilmesi…

KUR'ÂN OKUMAYI İHMÂL ETMEYELİM!

Cenâb-ı Hak bu derin bilgi ihtiyacımızı gidermek için katından semâvî kitaplar göndererek kullarına muazzam bir lütuf ve ihsanda bulunmuştur. Kur’ân-ı Kerim, Cenâb-ı Hakk’ın bir merhamet tecellîsidir.

Eğer idrak edebilirsek bizi ümmet-i Muhammed kılması, bizi Kur’ân’a muhatap etmesi, Rabbimiz’in biz âhirzaman ümmetine büyük bir ikramıdır.

O hâlde bu büyük lütfun kıymetini bilelim. Kendimiz Rabbimiz’le mülâkat fırsatını değerlendirerek Kur’ân okumayı ihmal etmeyelim ve evlâtlarımızı da bu kıymetle tanıştıralım.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2008 Ay: Ağustos Sayı: 42

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.