Kibar-ı Ehlullah'ın Edepleri
Allah dostlarının edepleri nelerdir? İşte âriflerin, velilerin edepleri...
Kıbar-ı Ehlullah'ın beş edebi vardır.
PEYGAMBERİMİZE İTTİBA
Her hâllerinde Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin ahlâk ve âdâbıyla mütahallik oldukları için konuşmalarında, ibâdetlerinde, yemelerinde, içmelerinde orta hâlde bulunurlar ifrattan, tefritten kaçınırlar. İstikâmet ehli oldukları için, her muâmeleleri noksansızdır. Kendilerini övenle yeren, nazarlarında müsâvîdir. İktisada riâyet ederler, israftan kaçınırlar, fakat katiyen hasis değildirler, Allah yolunda deryalar gibi infak ederler.
Bu Allah dostlarının duâlarını, yalvarışlarını Hak celle hazretleri reddetmez, kabul eder. Çünkü onlar dualarını kendilerinden ziyâde ümmet-i müslimînin selâmetine hasrederler. Bir de Hak Teâlânın övgüsünü teşkil eden âyet-i kerîmelere devam ederler.
Onları Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri sevmiş; kalplerini, kendisinin sevgisi ile kuşatmıştır. Bir kalbin sahibi bu şerefe nâil olursa onun her hattı hareketi edep, saygı ve tevâzû çerçevesi içinde olur.
Çünkü Mevlâsına sarsılmaz, derin bir sevgi ile teslim olmuş ve kendisi aradan çıkmıştır. Büyük kederlerin, sıkıntıların farkında bile değildir. Dâimâ Rabbine karşı boynu büküktür, huşu hâlindedir. Bütün ibâdetlerini derin bir şevk içinde yapar, yorgunluk nedir bilmez, buna rağmen kendisini dâimî olarak kusurlu, hatalara batmış görür. Fakat Allah Teâlânın gaffarlığını bildiği için dâimî O’nun rahmetine sığınır. Katiyen ümitsizliğe düşmez.
KADERE RIZA
Kader bahsini tamamen benimsemişlerdir, ne zuhur ederse kalplerine en ufak bir tereddüt gelmeden, hemen kabullenirler. Bir insan ki kader bahsine ne kadar vukufu, bilgisi mevcut ise dünyada o kadar mesuttur, kaygısızdır, kedersizdir.
Şöhretten kaçınırlar iltifattan hoşlanmazlar. Kendisini dâimî kusurlu gören kimse nasıl olur da böyle şeylerden hazzeder?
İNSANLARA GÜZEL MUAMELE
Tenhaları severler, mecburen hizmet ve irşat maksadıyla halkın arasına karışırlar. Allah Teâlânın kullarını ve mahlûkâtını sevdikleri için, onlardan gelen sıkıntı ve eziyetlere katlanır, onları hoş karşılarlar. Herkese karşı tatlı dille konuşurlar, muâmeleleri yumuşak ve mülâyimdir. Bu güzel hâller kendilerinde olduğu için herkes tarafından sevilirler, hörmet görürler. En korktukları, bir mü’minin kalbini incitmektir. Çünkü mü’min kalbinin nazargâh-ı ilâhî olduğunu bilirler.
Her ne kadar geniş ilme vukûfiyetleri var ise de, kendilerini adeta ümmî, bilgisiz gösterirler ve nitekim halkın kısm-ı âzâmı onları öyle bilir. Kendileri ile münâkaşa etmek isteyenler olursa onları yumuşak, teskin edici kelâmlarla ikna ederler. Bilâ-istisna çocuk olsun, yaşlı olsun, dini bütün olsun, dini zayıf olsun herkesle geçimlidirler. Nasıl geçimli olmasınlar ki, kendilerini toprak bilmişler yani insanların en zavallısı çâresizi görmüşlerdir.
BİD’ATTAN UZAKLAŞMA
Sağlam temel üzerine oturdukları için bid’at nedir bilmezler. Çünkü her hareketleri Kur’ân-ı Kerîm ahkâmına ve sünnet-i seniye âdâbına uygundur. Müstakîmdirler, dürüsttürler, insanların tesiri altında kalmazlar, hatır için hakîkatten ve doğru sözlülükten ve adaletten ayrılmazlar.
TEMKİN ÜZEREDİRLER
Temkin makamını bulmuşlardır. Şeytanın sıfatlarından olan, acelecilik, dünya hırsı, hasetçilik, büyüklenme gibi kötü hâller bu Allah dostlarında katiyen görülmez. Mütevâzıdırlar, merhametlidirler, sehâvetlidirler. Bütün mahlûkâta karşı derin şefkat beslerler. Müseccel Allah ve din düşmanları müstesna, herkesi severler ve darda kalanların maddî-mânevî yardımına koşarlar.
Uykuları pek azdır, mahdut bir gıda ile rızıklanırlar, kelâmları az ve müfit, sükûtları uzundur. Sözlerinden, sükûtlarından muhatapları kâbiliyet ve niyetlerine göre istifâde ederler. Bunlarla mülâkat yapanlar içinde kuvvetli ihlâs ve teslîmiyet gösterenler olursa, pek kısa zamanda mânen büyük derecelere yükselirler, fakat böyleleri nâdirattan olur.
Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-I. s. 127-199
YORUMLAR