Kibir Nedir? Kibir Hakkında Âyet ve Hadisler Nelerdir?

“Bana dua edin ki kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler (kibirlenenler) alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min /60)

Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri buyuruyor:

Rasûl-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurur:

Ucub, yani bir insanın kendisini beğenip, diğerlerini beğenmemesi, yetmiş senelik ibâdetini ifnâ ve imhâ eder. (Cami’s-sağir)

“Kibirden hazer ediniz, kaçınınız, Zira İblis’i Adem aley-his-selâma secde etmemeye kibir sevk etmişti.” (Camiü’s-sağir.)

BÜYÜKLÜK YALNIZ ALLAH'A MAHSUSTUR

Büyüklük; yalnız Allahü azze ve celle hazretlerine mahsusdur. Aklı başında olan kimse kibirlenmez, haddini bilir. Halik Teâlâ ve Tekaddes hazretleri kibirlenenleri sevmez.

Rasûl-ü Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:

– “Allahü Teâlâ bana vahy ile bildirdi ki , tevâzu et, kimse kimseye övünmesin.”

Akl-ı selim sahibi, hiç kimseye hakâret nazarıyla bakmaz. Çünkü bilir ki o hırpânî, fakir kıyafetli insanlar arasında nice Allah’ın dostları vardır.

DAĞLARI İĞNE İLE OYMAKTAN DAHA ZOR

Ebû Hâşim kuddise sirruh buyurur:

– Dağları iğne ile oyarak toz etmek, kalblerden kibri çıkarmakdan kolaydır.

Hâlid Bağdâdî kuddise sirruh:

Muhtelif zamanlarda yazdığı mektublarında şöyle demektedir:

– Allahü Teâlâ’ya hamd, Muhammed aleyhis-se-lâm’a O’nun âline ve seçkin ashabına salât ve duâdan sonra biliniz ki:

Bir kimse kendisini iyi sıfatlarla süslenmiş, güzel ahlâkla bezenmiş bilir ve görür, kendini bir başkasından üstün tutarsa, bu ulûhiyet davasına kalkışmak olup sonsuz olarak tard olmasına sebeb olur. Nitekim İblis (şeytan) “Ben ondan (Adem aleyhis-selâmdan) iyiyim” dedi. Bu sözü onun kovulmasına sebeb oldu.

BÜTÜN KÖTÜ SIFATLARIN KÖKÜ

Abdülkâdir Geylânî kuddise sirruh buyurur:

– Ey Ahâli! Allahü Teâlâ ve Tekaddes hazretlerine ve O’nun mahlûkatına karşı kibirlenmeyi bırakınız. Seviyenizi biliniz. Kendi benliğinizde mütevazi olunuz. Alçak gönüllü olunuz. Neyinize kibirleniyor, neyinize büyükleniyorsunuz ki, ilk haliniz, alelâde bir sudan meydana gelmiş necis ve murdar bir meniden ibarettir. Sonunuz ise toprak altına gömülmüş bir leştir. O halde bu ikisinin arasında ne diye kibirli bir tavır takınıyorsunuz?

Kibir, büyüklenme; bütün kötü sıfatların köküdür, anasıdır. Mezmum ve habîs sıfatların başkanıdır. Şeytan kibiri ve hasedi yüzünden huzurdan tard edildi, kovuldu, mel’un oldu. Ve bir çok kötü huyların merkezi, menba’ı oldu. Kibir, cimrilik, hased, kin, acelecilik, korkaklık ve her türlü şekavet gibi, daha nice kötü sıfatların sahibi oldu.

KİBİRLİLER AYNI ZAMANDA AHMAKTIR

Dikkat edilirse her kibirli aynı zamanda ahmaktır. Ahmak olmasa, haddini bilir, kendisini diğer fertlerden üstün görmez, bilâkis tevâzu haline gelip onlara her hususta yardımcı olur.

Ahmed er-Rufâî kuddise sirruh hazretleri:

– "Bizim yolumuzdan, kibirliler, ahmaklar ve cimriler istifade edemez", buyurmuşlardır.

KİBİRLİLER KISKANÇ VE KİNCİ OLUR

Her kibirli aynı zamanda hasûd ve kincidir. Çünkü yalnız kendisini gördüğü, büyüklendiği için, başkasının, başkaları tarafından iltifat gördüğüne üzülür, iltifat gören şahsa karşı kini, hasedi, düşmanlığı artar. Çünkü onun yoldaşı rehberi şeytanü’l-lâîn olmuştur.

KİBİRLİLER YARDIMDA BULUNMAZLAR

Gene dikkat edilirse kibirli kimse, katiyyen başkasının yardımında bulunmaz. Cimridir, başkasının diğer başkasına yardım etmesini dahi iyi görmez. İster ki o şahıs sıkıntıda olsun, keder, üzüntü içinde bulunsun. Kendisine bu gibi yardımlaşmalar nasip olmadığı için bunları düşündükçe öfkesi kederi artar. Ukbasını kaybettiği gibi, dünyasını da kendine zehir eder.

Kaynak: Altınoluk Sohbetleri 4. Sayfa 162-174

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.