Kıble Yönünde Ne Kadarlık Sapma Namaza Mani Olur?

Kıble yönünde ne kadarlık sapma namaza mani değildir? Dr. Ahmet Hamdi Yıldırım cevaplıyor.

KIBLESİNDE HATA TESPİT EDİLEN CAMİLERLE İLGİLİ NE YAPMAK GEREKİR?

Kıbleye yönelmek (istikbâl-i kıble) namazın farzlarındandır. Kâbe’nin yakınında olup onu görerek namaz kılanların, doğrudan Kâbe’ye yönelmeleri gerekir. İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre Kâbe’den uzakta bulunanların ise Kâbe “istikametine” yönelmeleri yeterlidir. Bu yönelişte esas olan, namaz kılan kişinin yönünün Kâbe’nin bulunduğu “cihet”ten tamamen sapmamış olmasıdır. Buna göre hafif sapmalar namazın sıhhatine zarar vermez (İbn Receb el-Hanbelî, Fethu’l-bârî, 3/66-68; Merdâvî, el-İnsâf, 2/9; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 1/430). Zira Kâbe veya Kâbe’nin gökyüzüne doğru dikey doğrultusu, kişinin yüz açısı içerisinde kaldığı sürece namaz kılan kişi, kıbleden sapmış sayılmaz (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 1/430). Buna göre, namaz kılan kişi, kendisini Kâbe’ye dik olarak bağlayan doğrusal çizgiden, sağa veya sola 45 derece dönmediği sürece Kıble istikametinden tamamen sapmış olmaz ve bu durum namazının sıhhatine engel teşkil etmez.

Bir Müslümanın camide namaz kılması hâlinde kıbleyi ayrıca araştırmasına gerek yoktur. Çünkü camiler kıble tespiti yapılarak inşa edilmektedir. Bununla birlikte camilerle ilgili uygulamalarda şu esaslar dikkate alınmalıdır:

a) Günümüzde kıble istikameti tam olarak tespit edilebildiğinden dolayı yeni yapılacak veya yeniden imar edilecek olan camilerin yönlerinin/mihraplarının tam Kâbe istikametinde olacak şekilde yapılması gerekir.

b) Geçmişte yapılan ve daha sonra birebir Kâbe doğrultusunda olmadığı tespit edilen camilerde önceden kılınan namazlar sahihtir. Çünkü bu camilerin kıbleleri, inşa edildikleri devrin şartlarına göre doğru kabul edilmiş olup namazlar da bu kabulle kılınmıştır. Ancak bu sapmanın ruhsat sınırlarının dışında (45 derece ve üzeri) olduğu uzmanlar tarafından tespit edilirse, bu durumun en kısa zamanda ve mümkün olan en uygun yolla düzeltilmesi gerekir. Sapmanın 45 derece ve üzerinde olduğunun tespitinden sonra bilerek o yöne doğru kılınan namazlar sahih değildir.

c) Yetkili merciler tarafından uzmanlarına yaptırılan tespite göre kıblesinde sapma derecesi, ruhsat sınırları içerisinde (45 dereceden az) olan camilerde kılınan namazlar sahihtir. Bununla birlikte cemaat arasında meydana gelebilecek ihtilafları ortadan kaldırmak için imkânlar ölçüsünde cami içi düzenleme ile açı farkının giderilmesi veya mümkün olduğunca azaltılması gerekir.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

KIBLEYE YÖNELMEDEN KILINAN NAMAZ GEÇERLİ OLUR MU?

Kıbleye Yönelmeden Kılınan Namaz Geçerli Olur mu?

KIBLEYİ BİLMEDEN NAMAZ KILINIR MI?

Kıbleyi Bilmeden Namaz Kılınır mı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.