Kibre Sevk Eden İlmin Vebâli
Gerçekten, insanı kibre sevk eden, sonunda da mânen helâke sürükleyen bir ilim, zâhiren güzel ve faydalı şeyler den ibâret olsa bile, hakîkatte ağır bir âhiret vebâlinden başka nedir ki?
Mevlânâ Hazretleri Mesnevî’sinde bu hakîkate şöyle temas eder:
“Hünerli, bilgili kişi iyidir ama, İblis’ten ibret al da (bilgisi, vahiyle âhenk teşkil etmeyen o bilgili kişiye) pek değer verme. Unutma ki, Hakk’ın rahmetinden kovulmuş olan mel’un İblis, yüz binlerce yıl Allâh’ın en yakınlarındandı, meleklerin emîri idi. Bilgisi ve ibadeti ile gurura kapıldı, nazlandı, Âdem -aleyhisselâm- ile uğraştı. Onu küçük gördü de pislik gibi rezil oldu gitti.”
Gerçekten, insanı kibre sevk eden, sonunda da mânen helâke sürükleyen bir ilim, zâhiren güzel ve faydalı şeylerden ibâret olsa bile, hakîkatte ağır bir âhiret vebâlinden başka nedir ki?
Kendini Hazret-i Âdemʼden üstün gören şeytan, ilâhî emre teslîm olup itaat etmek yerine, kendi akıl ve bilgisine güvenerek Allâhʼın emrini sorgulayıp Oʼnunla cidâle kalkıştı. Tıpkı bunun gibi, bugün de akıl ve ilim sayesinde hakka râm olacağı yerde gurur ve kibir şaşkınlığına dûçâr olan bazı “din âlimi” etiketli bedbahtların, kendi dindarlıklarını sorgulamak yerine, dinlerini sorguladıklarına şahit oluyoruz. Vahye tâbî ve teslîm olmak yerine, onu güyâ akıl ve bilim terâzisine vurup, nâkıs akıllarıyla kavrayamadıkları ilâhî hakîkatlere;
“‒Bunlar tarihseldir, nâzil oldukları zamana mahsustur, günümüzde geçersizdir.” diyerek, iptal mührü vurma cürʼetine kalkıştıklarını görüyoruz.
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede;
“…Kulları içinden ancak âlimler, Allah’tan (gereğince) korkar…” (Fâtır, 28) buyuruyor. Yani gerçek bir âlimde öncelikle, “takvâ / Allah korkusu” şarttır. Kurʼân-ı Kerîm, ancak böyle bir kulu “âlim” diye tarif ediyor. Dolayısıyla Allah’tan korkmadan, Rasûlʼünden utanmadan, kendi nâkıs akıllarını yegâne hakîkat ölçüsü zannedip, dîni onun süzgecinden geçirerek, aklına uyanı alan, uymayanı atan gâfillerin, Kurʼân ve Sünnetʼte medhedilen ilim sahiplerinden sayılması mümkün değildir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2024 – Ekim, Sayı: 464
YORUMLAR