Kıdem Ne Demektir?

Kıdem ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Allah'ın zâtî sıfatlarından biri olup, ezelî olması, varlığının başlangıcının bulunmaması demektir. O'nun varlığı, zâtının gereği olduğundan sonradan olma O'nun için sözkonusu değildir. Çünkü Yüce Allah için, kadîm olmak vacip, sonradan olmak mümteni ve muhal olmak ise imkânsızdır. (bk. Kadîm) KIRAAT

Sözlükte "okumak" anlamına gelen kıraat, dinî bir kavram olarak Kur'ân okumak, özellikle namazda Kur'ân'dan bir miktar okumak demektir. Kıraat namazın rükünlerinden biridir. Farz namazların ilk iki rekatında, diğer namazların ise, her rekatında kıyamda iken Kur'ân'dan bir miktar okumak farzdır. Farzın yerine getirilebilmesi için, en az kısa üç âyet veya buna denk uzun bir âyet okunması gerekir. Kıraatın sahih olabilmesi için, okuyanın kendinin işitebileceği bir yükseklikte okuması gerekir. İmama uyan kimseden kıraat düşer. Hanefîlere göre farz namazların ilk iki rekatında ve diğer namazların her rekatında fatiha ve zammı sûre okumak vaciptir. Unutulması halinde sehiv secdesi gerekir. Namazda kıraat ise farz olup, unutulması halinde namaz bozulur.

Hadis terimi olarak kıraat, hadis öğrenme yollarından biridir. Râvînin, hocasından dinlediği hadisleri yine hocasına okumasına "kıraat" veya "arz" denir. Öğrenci bu hadisleri ezberinden veya kitabından okuyabilir. Hoca da kendisine okunan hadisleri ya ezberinden ya da elindeki kitabından takip eder. Bu yolla hadis rivâyeti, hadis âlimlerince kabul edilen yöntemlerden biridir.

Ayrıca, Kur'ân-ı Kerim'in med (uzatma), kasr (uzatmama), hareke, sükun, nokta ve i'râb (kelimenin üstün, esre ve ötre oluşu) bakımından değişik şekillerde okunmasına kıraat denir. Meselâ, Fatiha sûresinin dördüncü âyeti, "mâliki yevmi'd-din" (din gününün sahibi), "meliki yevmi'd-din" (din gününün meliki) şeklinde okunmuştur. Her iki kıraat, Hz. Peygamber'den rivâyet edilmiştir. Mâide sûresinin 6. âyetinde geçen, "ve'msehû bi-ruûsikum"den sonra gelen kelime, "erculikum" ve "erculekum" şeklinde okunmuştur.

Kur'ân'ın bir âyetini inkar etmek küfür olmasına karşılık, bir kıraatını inkar etmek küfür değildir. Çünkü kıraat sünnettir. Kıraat, mütevatir ve şâzz olmak üzere iki kısımdır. Sahabenin icmaına ve tevatür derecesine ulaşan kıraatlara mütevatir denir ki, bunların sayısı on'dur. Bunlara kıraat-ı aşare, bunların içinden daha çok revaç bulan yedisine de kıraat-ı seb'a denir. Sahabe icmaına dayanan, fakat tevatür derecesine ulaşmayan veya Arap dili gramerinin kaidelerine dayanan kıraatlara şâzz kıraat denir. Şâzz kıraatın dinî bakımdan kıymeti yoktur. Kıraat imamlarının aralarındaki ihtilafa kıraat; kendilerine mahsus râvîlerinin ihtilaflarına, rivâyet; diğer ihtilaflara ise vecih denir. Kıraat imamlarına kâri', çoğulu kurrâ veya mukri', çoğulu mukriûn, bunların kıraatlarını rivâyet edenlere râvî denir.

On kıraat imamı şunlardır:

Nâfi' (ö. 169/785), râvîleri Kâlûn (ö. 205/820) ve Verş (ö. 197/823);

İbn Kesir (ö. 120/738), râvîleri Ahmed el-Bezzî (ö. 250/864) ve Kunbul Ebû Amr (ö. 291/904);

Ebû Âmir (ö. 154/771), râvîleri Ebû Amr Hafs el-Ezdî (ö. 246/860) ve Ebû Şuayb Sâlih es-Sûsî (ö. 261/875);

İbn Âmir (ö. 118/736), râvîleri Hişam es-Sülemî (ö. 246/860) ve Abdullah el-Kuraşî (ö. 242/856);

Âsım (ö. 127/745) râvîleri Hafs el-Kûfî (ö. 180/796) ve Ebû Bekr Şu'be el-Kûfî (ö. 193/809);

Hamza (ö. 156/773) râvîleri Halef el-Bezzâr (ö. 229/844) ve Ebû İsâ Hallâd el-Kûfî (ö. 220/835);

Kisâî (ö. 189/805) râvîleri Ebû Haris el-Leys (ö. 240/854) ve Ebû Amr Hafz ed-Dûrî (ö. 246/860);

Halef (ö. 229/844); Yakub İbn İshâk (ö.?).

Bunların ilk yedisi kıraat-ı seb'a imamlarıdır. Günümüzde sadece Ebû Amr Nâfî ve Âsım kıraatı okunmaktadır. Müslümanların büyük çoğunluğu ve bizim kırâatımız Âsım Kırâatının Hafs rivâyetidir. Kırâat ilmi konusunda yazılmış en meşhur eser, İbnü'l-Cevzî'nin (ö. 833/1430) en-Neşrü fî Kırâati'l-Aşr adlı eseridir.

İslam ve İhsan

KIDEM NE DEMEKTİR?

Kıdem Ne Demektir?

ALLAH’IN SIFATLARI VE ANLAMLARI

Allah’ın Sıfatları ve Anlamları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.