Kimlere İş Verilmez?
Makbul bir kulluk hayatı için îmandan ihsâna yolculuk zarurîdir.
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri buyurur:
“Hadîs-i şerîflerde; «İnsanlar tarafından sende görülmesini istemediğin bir şeyi, yalnız kaldığında da yapma!»[1] «Cenâb-ı Hakk’ın yapılmasını istemediği şeyi yalnız kaldığında da yapma!»[2] buyrulmaktadır.
Bu hadîs-i şerîfler, dervişlere çok gereklidir. Buradaki işaret şudur ki, Hak yolcusu sâlik, bomboş zannettiği tenhâ yerleri dahî dopdolu bile! Açıkta, herkesin gözü önünde ne yapıyorsa, kimsenin olmadığını düşündüğü gizli yerde de onu yapa!”
ÎMANDAN İHSÂNA YOLCULUK
Makbul bir kulluk hayatı için îmandan ihsâna yolculuk zarurîdir. İhsân ise Allâhʼın bizi her zaman ve mekânda görüp gözetmekte olduğu şuuruna ulaşmaktır. Böylece bir an bile Hakkʼın huzûrundan gâfil kalmayıp gözler önünde yapamayacağımız kusurlardan, nefsimizin günahlarla baş başa kaldığı zaman ve mekânlarla da sakınabilecek bir irâde ve dirâyeti kazanmaktır.
Şu hâdise, müʼmin gönüllerde bu hassâsiyetin zarurî olduğunu, ne kadar da katʼî bir sûrette hatırlatmaktadır:
Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, zekât olarak toplanan koyunların bulunduğu yere gitmişti. Koyunların başında, ücret karşılığı çalışan bir çoban bulunuyordu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, çobanın yarı çıplak vaziyette dolaştığını görünce hemen onu çağırdı ve:
“‒Bizim için kaç gün çalıştın, bizde ne kadar alacağın var!?” diye sordu.
Efendimizʼin bu suâlinden, işine son verileceğini anlayan çoban, büyük bir endişeyle:
“‒Niçin yâ Rasûlâllah? Yoksa hayvanların bakımını ve gözetimini güzel yapamıyor muyum?” diye sordu.
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise:
“‒Hayır, ondan değil! Lâkin ben, aramızda çalışan insanların, yalnız kaldıklarında bile Allah Teâlâ’dan hayâ eden kişiler olmasını arzu ediyorum! Yalnız kaldığında Allah Teâlâ’dan hayâ etmeyen kişinin yaptığı işi istemiyorum!” buyurdu. (Bkz. Beyhakî, Şuab, X, 196/7370; Mervezî, Tâzîmü Kadri’s-Salâh, II, 836)
[1] Mâmer bin Râşid, Câmi, XI, 144/20151; İbn-i Hacer, el-Metâlib, XI, 440/2575; Kenzüʼl-Ummâl, III, 5270; Riyâzuʼs-Sâlihîn, I, 592, 626.
[2] İbn-i Hibbân, Sahîh, II, 130/403.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013