Kimsesiz Mehmet Amcanın Gözleri Yollarda

Kırklareli Huzurevi'nin "kimsesiz sakini" 71 yaşındaki Mehmet Epeker, yıllardır bir ziyaretçisinin geleceği umuduyla gözlerini yollardan ayırmıyor.

İkinci Dünya Savaşı'nın bittiği yıllarda Karahamza köyünde dünyaya gelen Epeker, 7 yaşında babasının vefatı, bir sene sonra da annesinin kendilerini terk etmesi nedeniyle 5 kardeşiyle yalnız kaldı.

Epeker, ölene kadar babaannesine ve kardeşlerine çobanlık yaparak baktı. Yıllar geçtikçe bir bir kardeşlerini toprağa veren Epeker, hayatta bir başına kaldı.

Üzüntü ve kederle geçen yıllar ile çobanlığın getirdiği zorluklar Epeker'i bitkin düşürdü. Kimi kimsesi olmayan Epeker, kaldırıldığı hastanedeki tedavisinin ardından 11 yıl önce Kırklareli Huzurevi'ne yerleştirildi.

Huzurevine yerleştiği günden bu yana çobanlıktan kalma alışkanlığıyla erkenden kalkan Epeker, kahvaltısını yaptıktan sonra 11 yıldır bir ziyaretçi gelir umuduyla adeta nöbet tuttuğu pencerenin önüne geçiyor.

Hiç evlenmeyen Epeker'in yeğenleri ve kuzenlerinden başka kimsesi yok. Kimsenin gelmeyeceğini bilse de gözlerini yollardan ayırmayan Epeker, umutla kendisine de "Ziyaretçin var, Mehmet Amca" diye seslenilmesini bekliyor.

ZİYARETÇİSİ OLMUYOR

Oturduğu pencerenin yanında AA muhabirine açıklama yapan Epeker, ziyaretçisinin gelmemesinin zoruna gittiğini söyledi.

Ziyaretçisi gelen arkadaşlarını gördüğünde içinin burkulduğunu anlatan Epeker, "2005 yılından bu yana kaldığım huzurevinde beni tek bir kişi ziyaret etmedi. Diğer arkadaşlarımın ziyaretçilerini gördüğümde üzülüyorum. Hastanede tedavi için 14 gün kaldığımda diğer hastalara ziyaretçi geldiğinde ben başımı yorganın altına sokup ağladım." diye konuştu.

"Kimsem yok ki kim gelecek" diyen Epeker, geçmişteki yanlış kararlarını da sorguladığını kaydetti.

Evlense çoluk çocuğa karışsa belki de bu halde olmayacağını düşündüğünü dile getiren Epeker, "Yıllardır ormanlarda yaşadık. Hiç evlenemedik. Aslında yıllar önce bir kısmet çıktı ama başka bir köye iç güveysi olarak gidecektim, o zamanlar bana ters geldi gitmedim. Gitseydim şimdi benim de çoluk çocuklarım olacak ve yalnız olmayacaktım. Allah devlete zeval vermesin, iyi ki devletimiz var." ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.