Kimyasal Silahın Etkileri
Dünyada Kur’ani tabirle “lanetli kavim” var oldukça -ki kıyamete kadar olacak diyor Efendimiz (s.a.v.)- zulüm bitmez, şekil değiştirir ancak… Nedir İsrail'in Gazze'de kullandığı silah ve bu silahın etkileri nelerdir?
Altınoluk dergimiz, tam vaktinde size ulaşabilmek için yazarlardan, yazılarını yaklaşık bir ay önce toplar. Bu sorumluluk bilinci tabii ki gereklidir fakat aradaki sürenin uzunluğu yazarların seçtiği konunun gündemin gerisinde kalmasına neden olmasıdır.
İnşallah siz bu yazıyı okurken zulüm bitmiş, mazlumlar nefes almış olsun da biz gündemin gerisinde kalmış olalım.
ZULÜM BİTMEZ, ŞEKİL DEĞİŞTİRİR ANCAK…
Maalesef dünyada Kur’ani tabirle “lanetli kavim” var oldukça -ki kıyamete kadar olacak diyor Efendimiz (s.a.v.)- zulüm bitmez, şekil değiştirir ancak…
Konu savaş ama bu yaşananlara savaş demek savaşa bile haksızlık olur. Onun da bir ahlâkı vardır. Hakkın tevzii, adaletin temini için yapılıyorsa kutlu bir tarafı olur. Taraflarda iman adına bir kaygı yoksa bile mantıklı bir açıklaması, herkesin kendine yontarak çıkardığı haklılık payı olur.
Savaş diyerek yuvarladığımız hadise, güçleri kahra vesile bir ittifakın mazlum ve masum insanları katletmesinden başka bir şey değil coğrafyamızda. Bu anormal güç bile, katillerin kudurmuşluğunu tatmin edemediğinden olsa gerek bir de kimyasal silah gündemi var.
İNSANLIK SUÇU SİLAHI
Batının ilham kaynağı eski Yunan keşfetmiş tabii ki bu insanlık suçu silahı. Ziftten yapılan silahlarının ortaya çıkardığı duman, sığınaklarda saklanan insanların ölümüne sebep olmuş ta miladi 5. asırda.
Neyse ki 1. Dünya harbine kadar pek ilerleme olmamış bu sahada. Nisan 1915’de, Alman ordusunun kullandığı klor gazı ile 5000 düşman askerini öldürmüş. Sonra her savaşta giderek artmış bu konuya rağbet. 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin siyanürlü bir böcek ilacı kullanımı hem kamplarda hem evlerinde saklanan çok sayıda Yahudi’nin ölümüne sebep olmuş. “Sahici insanlar” uğradıkları bu zulümleri engellemek, “başka canlar yanmasın diye” çalışırken, malum kavim yaymak için çalışmış bu insanlık dışı silahı ve maalesef bugün “Haşim’in Şehrinde” yaşanan trajedi ortaya çıkmış.
Tabi bir seferinden 3-5 bin kişiyi öldüren bu silahlar “belhum adal”i tatmin etmemiş ve zulüm tiyatrosunun son noktasını atom bombası koymuş.
Sene 1986, yer hemen yanı başımız. Irak, Halepçe. Sokaklarda gezen, oyun oynayan çocuklar anlaşılmaz bir şekilde -belki de hoşlarına giderek- “Anne elma kokuyor sokaklar” diye etrafa bakınırken ağızları açık şekilde (muhtemelen hava açlığı çektikleri için) ölüp kalmışlar. Onların ölümleriyle iş bitmemiş, sonraki nesillere taşınan hasar Hiroşima’dan kat kat fazla olmuş.
SİNİR GAZI
Buradan tıbbi kısma geçelim biraz da;
Neydi kullanılan silah?
Sinir gazı:
Maalesef hammaddesi her yerde kolay ve ucuz şekilde bulunabiliyor, üretimi basit ve solunum sistemi dâhil her yerden vücuda girebiliyor. Öldürmesi için çok düşük miktarları bile yeterli.
Adı üstünde sinir sistemine etki ediyor. Hasta kasılmaya başlıyor, nöbet (havale) geçiriyor, kör oluyor. Gaza maruz kalanlarda, aşırı terleme, bulantı, kusma, solunum yolları salgılarında, salya ve tükürük artışı oluyor.
Basit bir kas spazmının size hissettirdiği acıyı düşünürseniz aynı anda yüzlerce kasın kasılmasının verdiği acıyı anlayabilirsiniz. Sonra hava yolu tıkanıyor, artan balgam ve benzeri salgılar boğulma hissine neden oluyor ve malum son…
2013 yılının Ağustos ayında Suriye’nin Guta bölgesinde “Sarin gazı” kullanımı sonucu 1500’den fazla kişinin ölümü ile tek seferde en fazla ölüm rekoru kırılmış.
KİMYASAL SİLAH
Gelelim zulmün son perdesine…
Beyaz fosfor bombası; aslında anlayabildiğimiz kadarıyla oluşturduğu duman ile düşmandan gizlenmeyi, düşmanın karşılık vermesini engellemeye yarıyor. Esas olarak kimyasal silah olarak kabul edilmiyor. Niye? Diğerleri gibi vücudun işleyişine dâhil olmuyor, güya daha masum(!)
Oksijenle temas ettiğinde kendiliğinden tutuşuyor. Bu tutuşma sonucu ısı bir anda 800 dereceyi geçiyor. Kemiğe kadar inen, iyileşmesi neredeyse imkânsız ciddi yanıklara neden oluyor. Beyaz fosforun tüm parçaları temizlenmezse, tedaviden sonra oksijenle temas ettiğinde hasta yeniden alevlenip yanmaya başlayabiliyor. İnsan vücudunun sadece yüzde 10'u yanmışsa maalesef hayatta kalmak mümkün değil. Hayatta kalanlar da genellikle ömür boyu kas ağrıları, sinir tahribine bağlı, tahammülü zor acılar çekiyor.
Gözünüzü kapatın (şu andaki sayı) 4000 çocuk gördük ya anne babalarının kucağında can vermiş. Hani biraz yıkılan binalardan kalkan toz toprak bulaşmıştı hepsinin üzerine, sonra yanıklar, kırmızıdan- siyaha giden kömür karası yanıklar. Ağız - boğaz kupkuru.
Hayatta kalanların titremelerinin bir sebebi yaşadıkları korku ama kullanılan gaz sinir sisteminde ne yapıyordu, hatırlayın. Bu tip saldırılara maruz kaldıktan sonra tedavi, müdahale neredeyse mümkün değil.
Zaten yazının amacı da okurları NBC olarak adlandırılan silahlar hakkında bilgilendirmek değil. Mesele Altınoluk arşivine girsin, unutulmasın… Ne demişti Bilge Kral; unutursanız tekrarlanır…
Kaynak: Fırat Erdoğan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 454
YORUMLAR