"Kınayan Nefse Yemin Olsun" Ayeti

Kıyamet suresinin ilk iki ayeti Müslümanları nasıl uyarıyor? Allah (c.c) neyin üzerine yemin ediyor?

Yunus Emre Hazretleri buyurur:

Anıp kıyâmet gününü, ağlaşalım ol gün için,
Ol gün melâmet[2] günüdür, ağlaşalım ol gün için…

Cenâb-ı Hak Kıyâme Sûresi’nin başında:

“Kıyâmet gününe yemin ederim. Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz).” (el-Kıyâmet, 1-2) buyuruyor.

Hakîkaten kıyamet günü her insan, dünyada iken işlediği cürümler ve ihmâl ettiği sâlih ameller sebebiyle derin bir pişmanlık duyacak, nefsini levm edecek, yani kendini kınayıp hayıflanacak.

Bu pişmanlık, esâsen her insanın ferdî kıyâmeti demek olan son nefeste de gerçekleşecek. Hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere; ihsan sahibi sâlih kullar bu müsbet hâllerini daha da artırmamış olduklarına, yanlış davranışlarda bulunan günahkâr kullar ise kötülükten vazgeçip hâllerini ıslah etmediklerine pişman olacaklardır.[3]

AKILLI VE AHMAK ARASINDAKİ FARK

Mevlânâ Hazretleri, bugün fırsatımız varken aklımızı başımıza almamız gerektiğini ifade sadedinde, şu îkazda bulunur:

“Akıllı kimseler önceden ağlar; sonunda tebessümlere gark olurlar. Ahmaklarsa, önceden kahkahalara boğulur, sonra da başlarını taşlara vurarak ağlarlar.

Ey insan! Firâsetli olup işin sonunu başlangıçta iken gör de kıyâmet gününde pişmanlık ateşiyle yanıp tutuşma!..”

Hakîkaten; son nefeste, kabirde ve kıyamette duyulacak pişmanlıkların hiçbir faydası olmayacak. O pişmanlığı bugünden duyarak tevbe ve istiğfâr ile hâlimizi ıslah etmemiz, yanlışlarımızdan bir an evvel vazgeçmemiz ve âhiret azığı olan sâlih amellerimizi artırmaya gayret etmemiz elzemdir.

KİŞİ YAŞADIĞI HAL ÜZERE ÖLÜR

Zira “Kişi, yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur.”[4] sözü meşhurdur.

Hadîs-i şerîfte de:

Her kul, öldüğü hâl üzere diriltilir.” buyrulmaktadır. (Müslim, Cennet, 83)

Unutmayalım ki dünya, gülüp eğlenme ve gaflet içinde ömür tüketme yeri değildir. Fakat çoğu insan, muvakkaten bulunduğu bu fânî misafirhanede, yerli edâsıyla oturup kendini aldatır. Önündeki ölüm, kabir, kıyamet, diriliş, hesap, sırat gibi çetin menzilleri unutarak, asıl dertlenmesi gereken meselelerden ekseriyetle gâfil kalır. İnsanoğlunun bu umûmî gafletine binâen, Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de:

“Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz! Ve siz, gaflet içinde oyalanmaktasınız.” (en-Necm, 60-61) îkâzında bulunmaktadır.

CEHENNEM’DEN KURTULACAĞINA DÂİR BİR HABER Mİ ALDIN?

İmam Gazâlî -rahmetullâhi aleyh- bir kıssa nakleder:

Adamın biri, taşkınca gülmekte olan kardeşine:

“–Hayrola! Cehennem’den kurtulacağına dâir bir haber mi aldın?” diye sorar. Kardeşi;

“–Hayır.” deyince de:

“–O hâlde nasıl (böyle taşkınca) gülebiliyorsun!” diyerek hayretini ifade eder. (İhyâ, III, 288)

Muhammed bin Vasi’ -rahmetullâhi aleyh- de şöyle der:

“Cennet’te duran bir adamın ağlaması ne kadar garip ise, dünyada henüz gideceği yeri(n Cennet mi, Cehennem mi olacağını) bilmeyen kimsenin aşırı gülmesi de, o nisbette şaşılacak şeydir.” (İhyâ, III, 289)

Peygamberler ve onların müjdeledikleri dışında hiçbir kulun, Cennet’e girebilme hususunda bir teminâtı yoktur. Dolayısıyla bu fânî dünyada, esas hayat olan âhiretin, ebedî bir saâdet mi; yoksa -Allah korusun- sonsuz bir felâket mi getireceğini bilmeden, gaflet ve rehâvet içinde oyalanmaktan sakınmalıyız. Âhirette gitmek istediğimiz adrese yaraşır bir istikâmet, azim, gayret ve fedakârlık içinde olmalıyız.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş,Altınoluk Dergisi, 2020 – Aralık, Sayı: 418

İslam ve İhsan

PEYGAMBERİMİZİN ALLAH'A YEMİN EDEREK UYARDIĞI 4 ŞEY

Peygamberimizin Allah'a Yemin Ederek Uyardığı 4 Şey

AKILLI KİŞİ İLE İLGİLİ HADİS

Akıllı Kişi İle İlgili Hadis

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.