Kirli Hava Akciğer Kanseri Sebebi

Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, Avrupa'da görülen akciğer kanseri vakalarında, hava kirliliğinin rolünün yüzde 9 olduğunu söyledi.

Avrupa Çevre Ajansı'nın (EEA) "Kanseri Yenmek - Çevrenin Rolü" adlı raporuna göre Avrupa Birliği (AB) genelinde her yıl yaklaşık 3 milyon yeni kanser vakası ortaya çıkarken, 1,3 milyon kişi kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. Hasta yükünün ekonomik maliyeti 2018'de yaklaşık 178 milyar avro olarak hesaplandı.

Rapora göre, kanser vakalarına neden olan çevresel faktörlerin başında hava kirliliği geliyor.

"Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı" dolayısıyla hava kirliliğinin kanser hastalığındaki rolü hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, hava kirliliği, sigara dumanı, radon, ultraviyole radyasyon, asbest, belirli kimyasallar ve diğer kirleticilere maruz kalmanın, Avrupa'daki tüm kanser vakalarının yüzde 10'undan fazlasına neden olduğunu belirtti.

Kutluk, "Çalışmalar bize gösteriyor ki iç ve dış ortamdaki hava kirliliği Avrupa'da tüm kanserlerin yüzde 1'inden, kanser ölümlerinin ise yüzde 2'sinden sorumlu. Akciğer kanserinden ölümlerde ise hava kirliliğinin rolü yüzde 9'a çıkıyor." dedi.

Partikül maddelerin solunumla insan vücuduna girerek kansere yol açabildiğini vurgulayan Kutluk, "Solunum sisteminin ve akciğer kanserinin en büyük hedef olmasıyla birlikte, bu maddelerin, vücuttan atılırken temas ettiği böbrek, mesane ve yemek borusu gibi başka organlarda da kansere neden olabileceği tespit edildi." ifadesini kullandı.

Özellikle iş yerinde maruz kalınabilen kurşun, arsenik, kromium, kadmiyum, akrilamid, pestisit, bisfenol gibi maddelerin, kanser için bir sebep oluşturabileceği uyarısında bulunan Kutluk, şöyle devam etti:

"Dünyadaki tüm kanserlerin yüzde 3 ila 6'sı iş yerinde kanser yapıcı maddelere maruziyetten kaynaklanıyor. Bunların başlıcaları; iş yerinde x ışını veya gama radyasyon, her formdaki asbest, talaş tozu, benzin ve katran maruziyeti. Radyasyon ve çevreyle ilgili mesleki maruziyetler deri kanseri, akciğer kanseri ve hematolojik kanserler, lösemi ve mesane kanseri ile bağlantılı."

"Az gelişmiş ülkelerde partikül madde daha fazla"

İç ortamda katı yakıtların kullanımından kaynaklanan hava kirliliğinin dünya genelinde her yıl 3,8 milyon ölümden sorumlu olduğunu aktaran Kutluk, dış ortamdaki hava kirliliğinin ise her yıl 6 ila 8 milyon ölüme neden olduğuna dikkati çekti.

Düşük ve orta gelir kategorisi ülkelerde, şehirlerin sağlıksız büyümesinden kaynaklı olarak hava kalitesinin düşük, partikül madde konsantrasyonunun yüksek olduğunu işaret eden Kutluk, şunları kaydetti:

"Dış ortam havasında bulunan temel hava kirleticileri karbonmonoksit, ozon, kurşun ve asılı partiküler maddeler. İç hava kirliliğine ise özellikle pişirme, ısınma gibi farklı amaçlarla kullanılan katı yakıtlar yol açıyor. Dış ortamdaki hava kirliliği her sene 500 bin civarında akciğer kanseri ölümüne yol açıyor. Çevre kirliliği, Afrika ülkeleri gibi az gelişmiş ülkelerde daha yüksek oluyor çünkü partikül madde daha fazla. Türkiye'de orta sıralarda yer alıyor."

2020 yılında dünya genelinde 20 milyon yeni kanser vakası görüldüğünü ve bu sayının 2040'ta 29 milyona çıkmasının beklendiğini aktaran Kutluk, giderek artan çevresel etkilerin, vaka sayılarındaki artışta payının olduğunu vurguladı.

Tarama, tedavi ve erken teşhisle yeni kanser vakalarını azaltmanın mümkün olabileceğini dile getiren Kutluk, sözlerini şöyle tamamladı:

"2020'de dünyada yaklaşık 10 milyon kişi kanserden ölürken, 2040'ta kanserden ölen kişi sayısının 16 milyona çıkması bekleniyor. Burada kritik nokta şu: Tüm kanserler yüzde 30, 40 oranında önlenebilir. Birkaç kanser türünde tarama mümkün, bir de tedaviyi eklerseniz hızlı ve uygun davranıldığı takdirde bu 10 milyon ölümün 3-4 milyonunu kısa zamanda önlemek mümkün."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.