Kısaca Budizm Nedir? Neye Taparlar?
Batıl inançlar kategorisinde yer alan Budizm nedir? Neye taparlar? Kutsalları nelerdir?
Asılları bakımından tevhid inancı ile ilgisi bulunmayan dinlere ise batıl din veya batıl inançlar denir. Bunların kaynağı vahiy değil, insandır. Bazı toplumların din adıyla uydurup, ortaya attıkları şeylerdir. Bunlarda akla, hikmete ve toplum yararına uygun bazı hükümler bulunsa bile esas itibariyle Yüce Allah'a ve O'nun bir peygamberine dayanmadığı için kutsal yönleri yoktur. Aya, güneşe, yıldızlara, kutsal saydıkları bazı hayvanlara, insanların kendi elleriyle yaptıkları putlara veya bazı tabiat güçlerine tapmak bu niteliktedir. Hinduizm, Budizm, Mecusilik ve Şamanizm bunlar arasında sayılabilir.
BUDİZM NEDİR? NEYE TAPARLAR?
Budizm, M. Ö. 6. veya 5. yy'da Gautama Buddha[1] adlı kişinin eğitimine bağlı olarak Hindistan'da kurulmuş olan büyük inanç sistemlerinden birisidir. Hindistan'da doğup orada gelişmesine rağmen daha ziyade uzak doğuda yayılmıştır.
Tarih içerisinde Budizm, çeşitli kollara ayrılmıştır. Ayrıca Hinduizm içerisinde farklı bir hareket olarak da ortaya çıkan Budizm, Hinduizmin tanrı düşüncesini ve kast sistemini reddeder. Acı ve ıztırapla dolu olan hayattan, insanın kendi çabasıyla kurtulabileceğini savunur, kurtuluşun, Nirvana’ya ulaşmaya bağlı olduğunu iddia eder.
Budizm, bir kurtuluş yolu olarak dört kutsal hakikatin varlığını kabullenir. Bunlardan ilki; hayatın ıstiraplarla dolu olduğudur. İkincisi, canlıları reinkarnasyona zorlayan sebebin, yaşama arzu ve isteği, yani hayat sevgisidir. Üçüncüsü, ıztırapların sona erdirilmesidir. Bunun yolu ise his ve duygularla beslenen yaşama arzusunun söndürülmesinden geçmektedir. Dördüncü gerçek ise ıztırapları dindirmenin yolunun bilinmesidir. Bu ise doğru inanmak, doğru düşünmek, doğru konuşmak ve doğru davranışlarda bulunmaktır. Bunları iyi kavrayıp uygulayan kişi, tenasüh çemberinden kurtulup kurtuluşa (Nirvana'ya) ulaşabilir.
Nirvana
Budizme göre Nirvana “yokluk” demektir. Başka bir ekol onu, “ruhun kavuştuğu bir mutluluk” olarak kabul eder. Nirvana bir çeşit ayrılmayı ifade etmekle birlikte, var iken yok olmak da değildir. Yok olan şey, arzu ve ihtiraslardır. Nirvana terimi Budistlerin kutsal kitapları olan Vedalar ve Gita gibi metinlerde yer alır. Buralarda o, “kurtulmuş ruhların mekanı” anlamında kullanılır.
İslâm, Budizm’deki ruhun Nirvana’ya ulaştığı görüşünü kabul etmez. Nirvana, “ruhun sonsuz bir mutluluğa ulaşarak tatmin olması” manasına gelen bir terimdir. Nirvana ile reenkarnasyon sonucu değişik şekillere giren ruh, sonunda aydınlığa ulaşır ve böylece kurtuluşa erer. Bu anlayışa göre insanların kıyamet günü yaptıklarından hesaba çekilmesi söz konusu değildir.
İslam’a göre ise ölen ruh hesap gününü bekleyecek, hesabın sonunda mutlak mükafaata ulaştırılacak veya cezaya çarptılacaktır. İslam’da Allah’ın iradesi dışına çıkmak, cennet ve cehennemde ölmek ve yok olmak söz konusu değildir.[2]
Reenkarnasyon (ruh göçü)
Başta Hint dinleri olmak üzere çeşitli dinlerde ölümsüz olan ruhun, ya sürekli olarak ya da günahlarından temizlenene kadar bir bedenden diğer bedene tekrar tekrar geçmesidir. Bu düsünceye göre ölümlü olan yalnızca bedenlerdir. Dolayısıyla beden öldüğünde ruh, bir başka bedende tekrar doğar ve böylelikle hayatını devam ettirir.
Bazı dinlerde ruhun islemiş olduğu iyilik ya da kötülük, onun bir sonraki iyi ya da kötü bedenini belirler, bu durumda yeniden doğan ruh, daha iyi ya da daha kötü bir insan, hatta bir tanrı sekline geçebileceği gibi bir hayvan ya da bir bitki şekline de dönüşebilir. Böylece ruhun rekrar tekrar vücut bulmasının sonsuza değin süreceği düşünülür. Budizmde aydınlanan kişi, ruh göçünden çıkarak Nirvana’ya kavuşur.
İslâm’a göre reenkarnasyon fikri, bir çok açıdan yanlış bulunmuştur. Bu inanç, işlenen suça verilecek ceza açısından, kader ve sorumluluk bakımından, ahiret ve mahşer inancı açısından, ilahî adalet ve yaratıcının kainata koyduğu nizam ve intizam bakımından, imtihan, ilahî rahmet ve merhamet açısından, insanın şeref ve haysiyeti bakımından, dünya ve ahiret dengesinin nasıl kurulacağı gibi bir çok açıdan, çelişki ve yanlışlıklar ihtiva etmektedir. Ayrıca bu düşünce günümüz modern bilim anlayışı ve akıl açısından da bir çok tenkide maruz kalmaktadır. [3]
İslâm, vücudu terk eden ruhun başka bir bedene girip tekrar dünyaya geldiği inancını, yani tenasüh ve reenkarnasyonu kabul etmez. Bu batıl inanç Kur’an âyetlerinde kesinlikle reddedilir: “Nihayet onlardan birine ölüm geldiği zaman ‘Rabb’im! Beni geri dünyaya döndür ki ayrıldığım dünyada salih amel işleyeyim’ der. Buna Yüce Allah şöyle karşılık verir. Hayır asla! Onun söylediği bu söz boş laftan ibarettir. Çünkü onların önlerinde ta dirilecekleri kıyamet gününe kadar sürecek olan bir perde (berzah) vardır.”[4] “Kim bir kötülük yaparsa, onun cezasını görür;”[5] “Herkesin kazancı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez;”[6] “Biz hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık;”[7] “Şüphesiz biz insanı en güzel biçimde yarattık.”
Dipnotlar:
[1] Budizm’in kurucusu olan Buda (M. Ö. 563-483) Hindistanda yaşamış bir filozoftur. Hayatının ilk yıllarında babasının sarayında lüks bir hayat yaşamış, daha sonra bu hayatı beğenmeyerek bir nevi zühd hayatını tercih etmiştir. Zühd hayatı yaşarken incir ağacı (Bodi) altında kendisine ilham geldiğini ve aydınlandığını söylemiştir. Bundan sonra kendisine gelen ilhamı insanlara anlatmak için uzun yolculuklar yapmış ve halka öğütlerde bulunmuştur.
[2] Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Isparta, 1999, s. 357, 359.
[3] Giovanni Scognamillo – Arif Arslan, “Doğu ve Batı Kaynaklarına Göre Ruhçuluk ve Reenkarnasyon”, İstanbul, 1999, s. 218-232.
[4] Müminûn, 23/99-100. Âyette ifade edilen berzah, sözlük anlamı itibarı ile “engel” manası taşımaktadır. Dini anlamda ise “ölümle başlayıp yeniden dirilmeye kadar geçen süreyi” ifade eden bir terimdir.
[5] Nisa, 4/123.
[6] En’âm, 6/164.
[7] İsrâ, 17/70.
Kaynak: Dr. Erdoğan Baş, Salih İnci, Ana Hatlarıyla Yahudilik Hıristiyanlık ve İslâm, Erkam Yayınları
YORUMLAR