Kısaca Nefis Mertebeleri Nelerdir?
Kısaca nefis mertebeleri nelerdir? Abdullah Sert Beyefendi anlatıyor...
Nefis mertebeleri:
- Nefs-i Emmâre,
- Levvame,
- Mülhime,
- Mutmainne,
- Râdiye ve
- Mardiyye
-
Nefs-i Emmâre
Kulu, Rabbinden uzaklaştırarak kötülükleri işlemeye tahrîk eden en süflî durumdaki isyankâr nefstir. “Emmâre” çok emredici demektir. Bu sıfatı hâiz olan nefsin yegâne maksadı, hevâ ve heveslerini ölçüsüzce tatminden ibârettir. Şehvetin esîri, şeytanın avânesi olmuş; keyfine, zevkine, günâha düşkün olan nefstir.
Nefs-i Emmâre hakkında daha fazlası için tıklayınız...
-
Nefs-i Levvâme
Nefs-i emmâresini pişmanlıkla hesâba çekip, onun çirkin hâl ve hareketlerinden kurtulmak için gayret gösterenler, nefs-i levvâmeye doğru mesâfe alırlar.
Böyle kimseler, nefs-i emmâredeki gibi “nasıl olsa Allâh affeder” düşüncesiyle avunma gafletinden nisbeten arındıkları için, kendilerini tesellî edemezler. Bu sebeple de nefslerini kınar, pişmanlıkla tevbe-istiğfâr ederler.
Nefs-i Levvâme hakkında daha fazlası için tıklayınız...
-
Nefs-i Mülheme
Nefs-i emmâreden pişmanlık duyarak levvâmeye yükselen mü’min, bu merhalede de tevbe, istiğfar, günahlardan sakınmak, mânevî irşâda gönül vermek ve bâzı nefs mücâhedeleriyle mülheme mertebesine vâsıl olur.
Bu mertebede kul, Allâh’ın lutfuyla hayır ve şerri hassas bir sûrette ayırt edebilme ve şehevî duygularının aşırılıklarına direnebilme dirâyetine kavuşur. Kalbi Allah’tan gâfil kılan her şeyden uzaklaşır.
Nefs-i Mülheme hakkında daha fazlası için tıklayınız...
-
Nefs-i Mutmainne
Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine lâyıkıyla uyup, men ettiklerinden titizlikle sakınmak sûretiyle mânevî hastalıklardan kurtulmuş, hakîkî ve kuvvetli bir îman ile de huzûr, sükûn ve itmi’nâna kavuşmuş nefstir. Kalb, zikrullâh bereketiyle şüphe ve tereddütlerden arınmış, her an şükür ve senâ hâlindedir.
Bu mertebede kötü ve çirkin vasıflar, yerini güzel ahlâka terk etmiştir.
Nefs-i Mutmainne hakkında daha fazlası için tıklayınız...
-
Nefs-i Râdıye
Dâimâ Hakk’a yönelmek sûretiyle Allâh ile beraber olma şuuruna erişmiş, hikmetine ve hükmüne râm olarak Rabbinden râzı ve hoşnud hâle gelmiş olan nefstir. Bu mertebeye yükselen kul, kendi irâdesinden vazgeçip Hakk’ın irâdesinde fânî olmuştur.
Kur’ân-ı Kerîm’deki:
“Sen O’ndan, O da senden râzı olarak Rabbine dön!” (el-Fecr, 28) âyetindeki “Sen O’ndan râzı olarak” hükmünün bu makâma işâret ettiği beyân olunmaktadır.
Nefs-i Râdıye hakkında daha fazlası için tıklayınız...
-
Nefs-i Merdıyye
Râdıye mertebesinde bulunanların, bu mertebenin bütün füyûzâtından istifâde edebilmeleri için, Cenâb-ı Hakk’ın da onlardan râzı olması îcâb eder. Yâni kulun Allah’tan râzı olması yetmeyip, kâmil bir terakkî için Allâh’ın da kulundan râzı olması gerekir. Diğer bir ifâdeyle Hak’tan rızâmız, O’nun yüce rızâsına mazhar olabilecek bir kıvam ve güzellikte olmalıdır. Bu gerçekleştiği takdirde “merdıyye” sıfatı Allâh’a râcî olmasına rağmen, kulun bunu temine medâr olan amelleri bereketiyle bu makam kula da izâfe edilmiştir.