Kişi Dostunun Dini Üzeredir

HAYATIMIZ

Güzel insanlarla karşılaşmanın ve doğru yoldan yürümenin önemi nedir? Sadıklarla beraber olmak neden önemlidir? Kötü arkadaşların zararları nelerdir? “Kişi dostunun dini üzeredir” mucibince Müslümanın Dünya hayatında iyi ve kötüye karşı alması gereken tavır…

Mü’min bir kimsenin, imanını koruyabilmesi, kulluk görevini hakkıyla yerine getirebilmesi ve ahlâkını olgunlaştırabilmesi için düzgün bir çevreye, doğru-dürüst bir akrabaya, salih bir komşuya, sadık ve samimimi bir arkadaş kitlesine ihtiyacı vardır. “Mü’minin, islamî hayatını tanzim edebilmesi de ancak, “Hep birlikte Allah’ın ipine/İslâm’a, sımsıkı sarılın”[1] kavlinde beyan edilen mesaja bağlı kalması ile mümkündür. “Cemaatte rahmet vardır, ayrılıkta azap vardır” hadisi, mü’minin, hem dini hem de sosyal hayatında olgun bir insan olmasının temel kuralıdır. Bu çerçevede Kur’an’da, mü’mine, takip etmesi gereken ve yürümesi emredilen gerçek, dosdoğru yol ve aynı zamanda kiminle arkadaşlık kuracağı açıkça gösterilmiştir.

DOSDOĞRU YOLU VE GÜZEL ARKADAŞI HEP BİRLİKTE İSTEMEK

Mü’min, farz ya da nafile olsun, bütün kıldığı namazların her rekâtında hep birlikte/cemaat olarak çoğul kipiyle Allah Teâlâ’dan şu istekte bulunmaktadır: “(Rabbimiz!) Bize dosdoğru yolu göster. Bizi, kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapmışların yoluna değil.”[2] Doğru yolda yürümek, doğru yola erdikten sonra bu yolda sabit kalmak, doğruların gittiği caddede seyretmek, ayağın kaymadan, kalbin eğrilmeden, düşünce ve tasavvurların bozulmadan istikamet üzere hareket etmek, Allah Teâlâ’dan talep edilecek en kıymetli nimetler ve değerlerdir. Bu nimetlere ermek te ancak Allah’ın yardımı ile mümkündür.

Namaz kılan mü’min, “Bizi, kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna ilet” yalvarışını ve yakarışını ömür boyu sürdürmektedir. Peki, bu müm’minin arkadaş ve kendileriyle beraber olmasını istediği zatlar, kimlerdir? Fatiha sûresinde bunlar açıklanmamıştır. Kur’an’ı tefsir etmenin yöntemlerinden biri de “Kur’an’ın Kur’an’la Tefsiri”dir. Buna göre bu âyetteki mü’minlerin arkadaşlık kurmayı istediği şahısların kimlerden oluştuğu Nisâ sûresi, 69. âyette şöyle açıklanmıştır: “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.”[3]

SADIKLARLA BERABER OLMAK

Allah Teâlâ, Kur’an’da mü’minlerin kimlerle beraber olmasının ve hareket etmesinin gerekliliğini açık bir ifade ile belirtmiştir. “Ey inananlar! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun.”[4] Bu âyette, mü’minlerden, Allah Teâlâ’dan korkmaları ve sadık kimselerin safında yer almaları istenmiştir.

Bu âyet şöyle yorumlanmıştır: Allah’ın razı olmayacağı şeyleri yapmaktan sakınınız, razı olacağı amellere sarılınız. Doğrularla beraber olunuz. İmanlarında, ahitlerinde, hak dine olan bağlılıklarında, gerek niyet, gerek söz veya fiil olarak yani, her hususta doğru ve dürüst kişilerle beraber olunuz. Onlarla yakınlık kurunuz, onların tarafını tutunuz, hâsılı onlardan uzaklaşıp ayrı kalmayınız. Açıkçası münafıklardan sakınıp Hz. Peygamberin ve ashabının yanında olanların safında yer alınız.  Onlar gibi, özü doğru, sözü doğru, işi doğru olunuz. Onlarla beraber olunuz ve onlara uyunuz.[5]

KÖTÜLERİ ARKADAŞ EDİNMEMEK

Kötülerle, hak yoldan sapmışlarla, işi gücü insanları doğru yoldan saptırmakla uğraşan kimselerle arkadaşlık kurmanın ve onlarla dostluk tesis etmenin âhirette telafisi mümkün olmayan pişmanlığa sebep olacağı Kur’an’da özellikle belirtilmiştir:

“O gün (Kıyamet gününde) zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!” “Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!” “Andolsun, Kur'an bana geldikten sonra beni, ondan o, saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir.”[6]

Kötü arkadaş, kişiyi kötülüğe sürüklediği gibi, onun doğru yoldan sapmasına veya sapık yola girmesine de vesile olur. “Üzüm üzüme baka baka kararır” atasözü, arkadaşın kişiye tesir edeceğini ve onun huyunu ve suyunu taklit edeceğin gösterir. “Arkadaşını bana söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözü de yine arkadaşın ciddi manada kişiyi etkileyeceğini ve tabir caizse onun boyası ile boyanacağını göstermektedir. Bu açıdan, iyi, doğru ve Hakk’ı ve hakikati tanıyan kimseyi arkadaş edinmek, hem bu dünyada saadetin bir sebebi hem de âhiret mutluluğunu elde etmenin bir kaynağıdır.

KÖTÜ ARKADAŞ MANEVÎ HELÂKE GÖTÜRÜR

İyi arkadaş, cennete girmeye vesile olduğu gibi, kötü arkadaş da cehenneme girmeye sebep olur. Kur’an-ı Kerîm de, âhirette Allah’ın samimi/hâlis kullarının, naîm cennetlerinde karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde birbirleriyle sohbet edecekleri anlatılır. Onlara yapılan ikramlardan söz edilir. Bu esnada birbirlerine dönerek dünyadaki hallerinden birbirlerine soracakları şöyle ifade edilir.[7] “İçlerinden biri: ‘Benim, bir arkadaşım vardı’ der.” “O arkadaş derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın? Biz, ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalandırılacak mıyız?” “(O zat, dünyada geçmiş olan hâdiseyi anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vakıf mısınız? dedi.” İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.” “Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin. Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum” dedi.”[8]

Âyetlerde açıkça görüleceği üzere, inkârcı, kötü, inançsız arkadaş, insanı dünyada kötülüğe ve inkârcılığa sürükleyeceği gibi onu, cehenneme de sürükleyebilir. Allah’ın rahmetinden mahrum eyleyebilir.

Rahmân’ın zikrinden gafil olan kimseye Allah Teâlâ, kendisinden ayrılmayan bir şeytanı musallat eder. Şeytanlar, onları doğru yoldan alıkoyarlar. Onlar, bu sapıklığın farkında olmaz hatta böyle bir gafletin içerisinde bulundukları halde, kendilerinin doğru yolda olduğunu sanır ve iddia ederler.[9] O şeytanın dostu olan kimse en sonunda Allah’ın huzuruna gidince: “Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı, ne kötü arkadaşmışsın! der.” Neticede pişmanlığın fayda vermeyeceği her ikisinin de azapta ortak olacakları bildirilir.[10]

Hz. Peygamber’imizin arkadaş seçimi hususundaki şu önemli açıklaması bu konuda gayet önem arz etmektedir: “Kişi dostunun dini (ahlâkı) üzeredir. Öyle ise sizden biriniz kiminle dost olduğuna iyi baksın (kiminle arkadaşlık kuracağına iyi karar versin.)”[11]

Dipnotlar:

[1]Âl-i İmrân, 3/103. [2]el-Fatiha, 1/6-7. [3] en-Nisâ, 4/69. [4] et-Tevbe, 9/119. [5]Zemahşerî, Ebu’l-Kasım Carullah Muhammed b. Ömer, el-Keşşâfü an Hakâiki Gavâmid’it-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fî Vücûhi’t-Te’vîl, tashîh, Mustafa Hüseyin Ahmed, Beyrut, ts., II, 320-321; Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Kitapevi, İstanbul, 1971, IV, 2644. [6] el-Furkân, 25/27-29. [7] Bkz. es-Sâffât, 37/39-50. [8]es-Sâffât, 37/51-58. [9]ez-Zuhruf, 43/36-37. [10] Ez-Zuhruf, 43/38-39. [11]Ebû Dâvûd, es-Sünen, “Edeb”, 19; Tirmizî, es-Sünen, “Zühd”, 45.

Kaynak: Kerim Buladı, Altınoluk Dergisi, Sayı: 449