'kişilik Emarınız' Ne Söylüyor?
Nerdeyse herkes “Özel bir Müslümanlık çerçevesi” oluşturmuş. İçimize sindiriyoruz, sindiriyoruz, ve bir merhalede içselleştiriyoruz. Öyle ki artık islami olanı, Allah’ın buyurduklarını, Rasulullah’ın yaşadıklarını yadırgar hale geliyoruz. Öyle bir “Hayat tarzı” oluşuyor ki bünyemizde, Kur’an’ın mizanında Rasulullah’ın değerler dünyasında beş para etmiyor. Nasıl taşınacak bu Allah’ın huzuruna, nasıl savunulacak orada?
Önce MR denen şeyi kısaca anlatmamız gerekiyor. MRG diye kısaltılan şey, tıpta, Manyetik Rezonans Görüntüleme sistemini ifade ediyor. Teknik anlatımı şöyledir:
Büyük mıknatıslarla oluşturulan güçlü manyetik alan içinde radyo dalgaları kullanılarak belirli anatomik yapıları, diğer yapılardan net olarak ayırt etmek, sağlıklı ve hastalıklı dokular arasındaki farklılıkları tespit etmek ve tanımlamak için kullanılan bir tıbbi tekniktir.
MR çekimi hangi durumda yapılır?
-Beyin, göz, iç kulak ve kulak yapıları, hipofiz, çene eklemi, beyin atardamar ve toplardamar sistemleri gibi kafa bölgesine yönelik incelemeler,
-Boyun yapısı, gırtlak, yutak, tükürük bezleri, dil ve çevre yapıları,
-Akciğerler, kalp ve kalple ilişkili büyük damarlar,
-Karın içi organlar, alt karın bölgesi,
-Boyun, sırt ve bel bölgesi omurga patolojileri,
-Omuz, kol, dirsek, el bileği, el, kalça, uyluk, diz, bacak, ayak bileği ve ayak gibi uzuvların ve eklemlerin incelemeleri
-Tüm vücut anjiografi
-Tüm vücut metastaz tarama
-Dinamik doku (karaciğer, meme, tümör) MR
-Bölgesel MR anjiografik incelemeleri
İÇİMİZDEKİ "DERT ALANI" ERKEN TEŞHİS EDİLİRSE TEDAVİSİ O DERECE KOLAY OLUR
MRG vücudun değişik bölgeleri için değişik amaçlarla uygulanabilir. Migren, baş ağrılarında, nörolojik rahatsızlıklarda, beyin tümöründen şüphelenilen hastalarda, epileptik nöbet geçiren hastalarda, göz, kulak, çene eklemi problemi olan hastalarda, omurga problemi, disk kaymaları ve disk fıtıklarında, omuz, diz gibi eklemler ve bağların değerlendirilmesinde, spor yaralanmalarında, kalp hastalıklarında, göğüs ve karın iç organ rahatsızlıklarında, kemik yapı rahatsızlıklarında MRG değerlendirme yapılabilir.
Bu kısa tanımadan sonra denebilir ki, Manyetik Rezonans Görüntüleme sistemi, dışardan bakıldığında hemen görülmeyen bir “Dert alanı”nı görmeye ve tedavisine başlamaya imkan veriyor.
Hep biliyoruz ki, içimizdeki bir “Dert alanı” erken teşhis edilirse tedavisi de o derece kolay oluyor, derdin ölümcül hale gelmesinin önü kesiliyor.
Bu tıbbi terimi fiziki alandan alıp, “Kişilik alanı”na taşımak, kişilik yapımızın özellikle İslam’la ilişki çerçevesinde oluşmuş olan veya oluşma riski taşıyan “Kistler”i önceden görme ve tedavi imkanı arama gayesi taşır.
Mesele zaman zaman kendi kendimizi kuyumcu terazisine mi vurmak yoksa oduncu kantarında mı tartmak şeklinde ele alınabilir.
Mesele bazan, “Nefsin afetleri”, “kalb hastalıkları” boyutunda değerlendirilip “Nefis tezkiyesi -yani- nefsin hastalık diye nitelenebilecek tortulardan arındırılması” çerçevesinde gündemimize girebilir.
İmam Gazali’nin “Mühlikât – yani- Helak edici şeyler” diye vasıflandırdığı, içine kibir, haset, kendini beğenme, şirk, riya gibi davranış bozukluklarını koyduğu konu tam da bunu anlatır.
“İnce ayar Müslümanlık” diye de bakabiliriz meseleye.
İSLAM AZALIYOR
İslam’la ilişkinin, sadece o alemde bulunma -Aidiyet- boyutuyla ele alınması da mümkün, o aleme girip, o alemin değerlerinin kişiliğin en ince kıvrımlarına kadar nüfuz edebilmesi, kırılmalardan, yamulmalardan, kist oluşumundan tedirgin olmaya kadar varması da...
Kaba inşaatta kalmak da mümkün, ince işçiliğe geçmek de başka bir ifadeyle.
İslam azalıyor, azalıyor ve farkında olunmuyorsa, içimizde bir problem var demektir.
İslam’ı yaşamanın elde kor taşımak kadar zorlaştırıldığı bir düşman beldesinde, mesela Endülüs’te, Kişilik MR’ı çektirildiğinde taaa derinlerde bir iman kırıntısı saklamak Müslümanca bir kahramanlık sayılabilir. Zaten “Düşman” da, o iman kırıntısını en büyük direniş noktası olarak görür ve yok etmeye çalışır.
Ama İslam’ın özgürce yaşanabildiği bir İslam beldesinde, kişilik dokusunun orasında burasında başlayan aşınmalar, taa kalbe kadar uzanacak bir çürüme sürecinin başlangıcı gibi okunabilir.
Rasulullah -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz Veda Hutbesi’nde kendi rahle-i tedrisinden nasib almış yüzbinlerce mü’mine tam da bu ikazda bulunuyor:
“Ey Mü’minler, gerçekten şeytan, sizin şu topraklarınızda kendisine kulluk edilmesinden ümidini ebediyen kesmiş bulunuyor. Fakat o, önemsiz saydığınız iş ve davranışlarınızda kendisine uyulmasından memnun olacaktır. Dininizi ondan koruyunuz!”
Rasulullah Efendimiz artık şeytana kulluk edilme ihtimalinin kalmadığı bir beldede insanların önemsiz sayacağı iş ve davranışlarda “Şeytana uyulması” meselesine dikkat çekiyor ve “Dinin ondan korunması” zaruretine işaret buyuruyor. Kimbilir Şeytan oradan bir güve gibi girer ve yer içinizi, demek istiyor Rasulullah.
Şöyle bir soru sorulabilir:
-Acaba bizim Şeytan’la ilişkimiz ne durumda?
-Acaba Şeytan bugünkü İslam toplumları bakımından da “Onların kendisine kulluk etmeyeceğinden” ümidini kesmiş midir?
-Ve acaba Şeytan önemsiz saydığımız iş ve davranışlarda kendisine uyulmasından memnun olma noktasında mıdır ve ondan dinimizi bu alanda koruma gibi bir “Rasulullah ikazı” bizim için de geçerli midir?
KALP PROBLEMİ
Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin bir hadis-i şerifleri daha var, şöyle ki:
“Yemek yiyenlerin sofralarına birbirlerini çağırdıkları gibi, çeşitli ümmetlerin sizin aleyhinize birleşmeleri yaklaşmaktadır. Ashaptan biri “Ey Allah’ın Resûlü! O gün (sayıca) az olacağımızdan mı (aleyhimizde birleşecekler)? diye sordu. Resûlullah (s.a.v) “Hayır, bilakis o gün (sayıca) çok olacaksınız. Fakat selin üzerindeki köpük ve çerçöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanınızın kalbinden size karşı duyduğu “mehâbeti” (korkuyu) çekip alacak ve kalbinize “vehn” (zafiyet) atacak (bu sebeple düşmanınız sizden çekinmeyecek ve korkmayacak) tır” buyurdu. Ashaptan biri “Ey Allah’ın Resûlü! “vehn” nedir?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber “dünya sevgisi ve ölüm korkusu” diye cevap verdi.” (Ebû Dâvûd, Sünen, Melâhim)
Şimdi bu hadisi şerifte mü’minlere “Vehn” uyarısı yapılıyor. Özetle Rasulullah “Kalbinize vehn düşerse mehabetiniz kaybolur, sayıca çok olsanız bile çer-çöpe dönüşürsünüz, düşmanlar başınıza üşüşür” buyuruyor. “Vehn”i ise “Dünya sevgisi ve ölüm korkusu” olarak ifade buyuruyor.
Çok iyi anlıyoruz ki “Vehn” bir “Kalb problemi”dir. Buradaki “Dünya sevgisi” de, bünyesinde bir dünya kalbî zaafı barındırır, ölüm korkusu da...
1 milyar 700 milyonluk nüfusuna rağmen çer-çöpe dönüşmüş bir İslam dünyasından söz ediliyorsa, ortada külliyyen yaşanan bir kalb sancısı var demektir.
1 milyar 700 milyonluk kütle.
Bu kütle dışardan bakıldığında “Müslüman” olarak görülüyor, bu açık. Ama çer – çöplük de var, öyleyse kalbe bakmak lazım, beyne bakmak lazım. Kişilik dokularımızı, bu işin manyetik rezonansı her ne ise, onunla taramak, kendi kendimizi görmek ve kistleşmiş noktalara neşter atmak lazım.
Nedir bir Müslüman için kişiliğini tarayabileceği sistem?
Nefis muhasebesidir belki. Kendisi ile hesaplaşmaktır.
Tevbeye soyunmaktır.
İstiğfara yönelmektir.
Eline, koluna, gözüne, kulağına, ayaklarına, beynine, kalbine bakmaktır.
Amel defterine dünlerde nelerin yazıldığına bakmaktır. Yazıcı meleklerin kalem cızırtılarının farkında olmaktır.
Ellere, ayaklara, Mahmekeme-i kübrada Yaradan’ın huzurunda şahitlik ediyorlarmışcasına bakmaktır.
İçinde bulunulan bütün vasatları, Müslümanca bir hassasiyetle taramak ve kişiliğimiz için kist oluşturabilecek koruyucu hekimlik tedbirlerini almaktır.
Zehiri içmiyoruz. Vücudumuzda birikerek, mesela on yıl, 20 yıl sonra falanca uzvumuzda tahribata yol açacak bir şeyi yemiyoruz. Bu işlerle uğraşan “Diyetisyenlik” diye bir tıbbi alan var artık. Gram gram takip ediyoruz aldığımız – verdiğimiz kiloları. Çekaplar yaptırıyoruz.
“Kişilik çekapı”ndan söz ediyoruz MR çektirmekten bahsederken.
“Bilip bilmediğim üzre kelime-i küfür, gov, gıybet, her ne ki vaki ve sadır oldu ise ben ânın cümlesinden tevbe ettim, peşiman oldum, bir dahi işlememeye azmü cezmü kasteyledim.”
“Müftüler sana fetva verse de sen yine kalbine danış, fetvanı kalbinden al” diye buyuruyor Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) (Müsned, I, 194)
Kalb, ayarlarını koruyorsa önemli bir uyarıcıdır insanoğlu için. Onun da ayarlarına dikkat etmek lazım.
Tarih çağlarımıza bakıyoruz da, ne meşrulaştırmalar olmuş!
Cinayetler meşrulaştırılmış mesela, Ahiret unutularak, Allah’ın huzurunda nasıl savunulacağı unutularak...
ERKEN TEŞHİS TEDAVİYİ KOLAYLAŞTIRIR
Bugün de ne meşrulaştırmalar yaşıyoruz.
Nerdeyse herkes “Özel bir Müslümanlık çerçevesi” oluşturmuş. İçimize sindiriyoruz, sindiriyoruz, ve bir merhalede içselleştiriyoruz. Öyle ki artık islami olanı, Allah’ın buyurduklarını, Rasulullah’ın yaşadıklarını yadırgar hale geliyoruz.
Öyle bir “Hayat tarzı” oluşuyor ki bünyemizde, Kur’an’ın mizanında Rasulullah’ın değerler dünyasında beş para etmiyor. Nasıl taşınacak bu Allah’ın huzuruna, nasıl savunulacak orada?
Oysa iş öyle değil. Allah (c.c.) büyük muhasebe gününün gerçeğini bildiriyor:
“Oku kitabını!” denecek insana...
Ve denecek ki:
“Bugün hesap görücü olarak sana kendi nefsin yeter.” (İsra, 14)
O günü anlatıyor Allah Teala:
“Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. “Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!” derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf, 49)
Kişilik MR’ı, bu kitapta ne yazıldığına bugün bakabilmek ve tedavi edilebilecek, düzeltilebilecek olanları düzeltmeye çalışmaktır.
Erken teşhis tedaviyi kolaylaştırır. Günah kiri kalbi kararttığında, aydınlığa pencere açmak zorlaşır.
Ne buyuruyor Rabbimiz:
“- Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırd edecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar.” (Enfâl sûresi: 8/29)
Kişilik MR’nın olmazsa olmazı Takva. Allah ile ilişkiyi unutmamak. Kulluğu unutmamak. Hesap gününü unutmamak. Amel defterine yazılanların farkında olmak.
Kişilik MR’nı önemsemek, yarın çekildiğinde bizi ürkütecek aşınmalara, çarpılmalara zemin hazırlamamak, aksine, İslam’ın “Diriltici” unsurlarına dikkat ederek, sıhhatli kişilik yapılarının ortaya çıkmasını temin etmek.
Allah Teala buyuruyor:
“Ey îman edenler, sizi, size hayat verecek şeylere da’vet etdiği zaman Allah’a ve Resûline icabet edin. Bilin ki şüphesiz Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz hakikaten yalınız O’na dönüp toplanacaksınızdır.” (Enfal, 24)
Kaynak: Ahmet Taşgetiren, Altınoluk Dergisi, 373. Sayı
YORUMLAR