Kişinin Kendisine Yapabileceği En Büyük Kötülük
Muhabbet ve nefret husûsunda Allâh’ın rızâsını gözetme firâseti kaybedildiği zaman, kişi nefsinin maskarası hâline gelir.
Îman hassâsiyetleri yerine, dünya menfaatlerini ön planda tutar. Bu sebeple de “hoşgörü” adı altında yanlışları hafife almaya, “aman kırılmasın, gücenmesin, dostluk ve menfaatimiz zarar görmesin” gibi düşüncelerle sessiz kalmaya başlar. Bu ise, kişinin hem kendisine hem de haksızlığına göz yumduğu insana yapabileceği en büyük kötülüklerden biridir.
Nitekim Süfyân-ı Sevrî Hazretleri şöyle buyurur:
“Bir kişi yanlış bir iş yapar, kardeşi olduğunu iddiâ eden diğeri de onu nezâketle îkâz etmezse, bilin ki onun muhabbeti Allah için değildir. Şâyet Allah için olsaydı, Allâh’a âsî gelen kimseyi, onun anlayacağı bir üslûpla îkaz ederdi.”
YAHUDİLER NEDEN LANETLENDİ?
Yanlış bir hâl üzere olan kimselere gösterilen nefsânî müsâmahalar, toplumda günahların yaygınlaşmasına, meşrû görülmesine ve neticede alenen ve pervâsızca işlenmesine zemin hazırlar. İsrâiloğulları’nın bozuluşu da menfaatlerini kaybetmek korkusuyla verdikleri tâvizler ile başlamıştır. Peygamber Efendimiz bunu şöyle haber vermişlerdir:
“(Benî İsrâil halkı) ilk zamanlar, kötülük yapan birini görünce:
«Bak arkadaş! Allah’tan kork ve bu yaptığından vazgeç! Çünkü bunu yapmak sana helâl değil!» diye uyarırlardı. Ertesi gün o adamı aynı vaziyette gördüklerinde (menfaatleri ön plana gelir) onunla birlikte yiyip içebilmek ve yanında oturabilmek için bir daha îkâz etmezlerdi. İşte o zaman Allah Teâlâ onların kalplerini birbirine benzetti.”
Peygamber Efendimiz, bunları söylerken bir yere yaslanarak konuşuyordu. Birden doğruldu ve sözünü şöyle tamamladı:
“Ya siz de birbirinize iyilikleri tavsiye eder, kötülüklerden sakındırır, zâlimin zulmüne mânî olursunuz, yâhut Allah Teâlâ kalplerinizi birbirine benzetir, İsrâiloğulları’na lânet ettiği gibi size de lânet eder.” (Ebû Dâvud, Melâhim, 17/4336)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 1, Erkam Yayınları