Kitâbet Ne Demektir?

Kitâbet ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Sözlükte "yazı, yazı sanatı, yazışma, kâtiplik" gibi anlamlara gelen kitâbet, dinî bir kavram olarak, hadis usulünde yazı ile rivâyet etme; İslâm hukukunda kölenin belirli bir ücreti ödemek karşılığında azat olması konusunda efendisi ile arasında yapılan akit; muhakeme usulü hukukunda da, mahkemede delil olarak kullanılan yazılı belgeler ve bir mahkemenin diğerine yazdığı belge anlamlarına gelmektedir.

Klasik dönem fıkıh kitaplarında, yazılı belgelerin, yazı ve mührün, birbirlerine benzemeleri veya taklit edilebilmeleri gerekçesiyle mahkemede delil olmayacağı ileri sürülmüştür. Halbuki, Kur'ân-ı Kerim'de borç ilişkilerinin ve hukukî muamelelerin yazıya geçirilmesi tavsiye edilmektedir (Bakara, 2/282). Bununla birlikte günümüzde, kriminolojik araştırmalar sonucunda yazıların sahipleri tespit edilmekte, özellikle sicil ve resmî mühür yazıların güvenirliğini sağlamada önemli bir faktör olmaktadır. Bu nedenle, günümüzde yazılı belgeler ve bir resmî kurum veya diğer bir mahkemenin göndermiş olduğu yazılar kuvvetli bir delil teşkil etmektedir.

Klasik fıkıh literatüründe kitâbet kavramından daha çok, köle ile sahibi arasında, kölenin bir bedeli kazanıp ödemesi karşılığında özgürlüğüne kavuşması üzerine kurulan akit anlaşılmaktadır. Anlaşma yapılan köleye mükâtep denir. (bk. Mükâtebe)

Bir hadis terimi olarak kitâbet, bir hadis hocasının, rivâyet hakkına sahip olduğu hadisleri, bizzat kendisi yazarak ya da başkasına dikte ettirerek huzurdaki öğrencisine vermesine ya da uzaktaki öğrencisine göndermesine denir. Uzakta bulunan öğrencinin, kendisine gönderilen hadislerin hocasına ait bir yazı ile yazıldığını bilmesi gerekir. Hadislerin başkasına dikte ettirilmesi durumunda ise, kâtibin hoca tarafından görevlendirilen güvenilir bir kimse olması şartı aranır.

Kitâbet bazen icâzetle birlikte, bazen de icâzetsiz olur: İcâzetle birlikte kitâbet, kuvvet ve değer olarak icâzetli münâveleye benzer. Bu yolla rivâyet edilen hadisler makbul hadisler arasında yer alır. İcâzet bulunmayan kitâbet yolu ile rivâyet edilen hadisler konusunda hadisçiler, farklı görüşlere sahip olmuşlardır.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.