Kitap ve Sünnet Terazisi

Yüzakı Dergisi 149. sayısında inhiraflara, hıyânetlere ve sapıtmalara karşı; Hak yolculuğunda kitap ve sünnet terazisini işliyor.

Cetveller belirlerdi sınırları... Masa başında hazırlanan plânlar, hileler, komplolar... “Bizim çocuklar başardı...” diye haber verilirdi darbeler, uzaktaki çağdaş firavunlara...

İşgalciler, sözde bağımsızlık vermişlerdi müstemlekelerine... İdarecileri, meclisleri, orduları olabilirdi bu ülkelerin. Fakat uydu olmak şartıyla. Üs vermek şartıyla... Dünyanın beşten küçük olduğunu kabullenmek şartıyla...

Asırlarca haçlı ordularıyla gelmişlerdi. Tutunamayınca, mağlûp olunca, yerli işbirlikçilerle, hainlerle, maşa tarzı paşalarla çalışma yolunu tuttular.

Mısır’da Sisi’yle başardıklarını, Türkiye’de de denediler. Basitti. Köprüler tutulur, televizyona bir manga asker yeterdi. Uçakların şöyle bir semada uçması, ana arterlerde birkaç tankın gezmesi kâfiydi.

Millî irade yok edilir, halkın seçilmiş idarecileri tevkif edilir, partiler ve siyasî bütün yapılar kapatılır. Ülke sıkıyönetime alınırdı. İdareciler karşı koymaz, şapkasını alır çekilirdi.

Halk da bir şey diyemezdi. Bir dere gibi, önüne çıkan engel karşısında biraz bekler, sonra kıvrıla kıvrıla bir başka yol bulurdu. Fakat yıllar kaybolurdu.

Lâkin 15 Temmuz’da Millî İrade, coşkun bir nehir oldu. Önüne çıkarılan setleri, cetvelleri, plânları, tuzakları sürükledi ve aştı geçti.

Bu sebeple unutturulmamalı 15 Temmuz. Tarihî bağlarıyla, kökleriyle birlikte anlaşılmalı ve yaşatılmalı. Tam ve gerçek istiklâle kavuşmak ve hakkı hâkim kılmak için, haçın, haçlının, emperyalistin, yedi düvelin açık ve sinsi hücumlarına karşı, siyasî, fikrî, iktisâdî, içtimâî ve kültürel bütün sahalarda bitmeyen bir mücadele içinde olduğumuzu hiç unutmamalı. Evlâtları bu şuurla yetiştirmeli...

15 Temmuz’da kalkışılan hıyânet ve ihânetin temelinde, millî ve dînî değerlerden inhiraf yatıyordu. 15 Temmuz’u bertaraf eden ruh ise millî, mânevî ve tarihî aslımıza sadâkat ve istikametten doğdu. Sinsi haçlı; 15 Temmuz’u bile kullanarak, bizi biz yapan Mevlânâlarımıza, Şâh-ı Nakşibendlerimize, Abdülkadir Geylânîlerimize, sûrumuzun harcı olan mîraslarına yan bakışlar üretmeye çalışıyor.

Bu sebeple başlığımız:

İnhiraflara, Hıyânetlere ve Sapıtmalara Karşı;

Hak Yolculuğunda

KİTAP VE SÜNNET 

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ, mânâ büyüklerine uzanan bir dili ilzâm edici, hak mîzânında tenkitlerinin hafifliğini ve buna mukabil, karalanan hakikatlerin kıymet ve ağırlığını ortaya koyan bir yazı serisi kaleme aldı.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi, Ramazân-ı şerîfin akabinde, «İstikamet ve Sabır»ın altını çizmekte. Kazanılanı muhafazanın, kazanmak kadar ehemmiyetli olduğunu tebârüz ettirmekte.

Mevlânâ Hazretlerinin Gönül Deryâsından devşirilen Sır ve Hikmet İncilerinde ise, Öfke ve İhtiras belâsı ve kurtuluş çareleri yer aldı.

Yazarlarımız da, 15 Temmuz ve Hilâl ve Haç’ın mücadelesi üzerine makaleler kaleme aldılar. İstismarın tarihçesini, haç’a takılan hilâl mensuplarını, 15 Temmuz şehidlerinin ve yakınlarının hâtıralarını, o günün müthiş atmosferini yeniden yaşatmaya çalıştılar.

Bu ay kaybettiğimiz kıymetli insanların taziyeleri, tarihî nükteler, hâtıralar...

“Allah bu millete yeni İstiklâl Marşı yazdırmasın.” temennisinde bulunmuş M. Âkif...

Lâkin, istiklâlinize göz dikenler oldukça yeni destanlar yazılacak... Şairlerimiz bu heyecanla kaleme sarıldı.

Bu vesile ile; Hak yolculuğunda Kur’ân ve Sünnet terazisinin güzîde timsallerinden Hâce Musa TOPBAŞ Hazretlerine, vefatlarının sene-i devriyesinde bir Fâtiha-i şerîfe, üç İhlâs-ı şerîf okumanızı istirhâm ederiz.

Ayrıntılı Bilgi İçin: www.yuzaki.com.tr

 

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.