Kıyâmet Ne Demektir?

Kıyametin sözlük anlamı nedir? Dini kavram olarak ne anlama gelir? Kuran'da kaç yerde ve nasıl geçiyor? Kısaca kıyamet nasıl olacak?

Sözlükte "dikilmek, ayağa kalkmak, durmak ve canlıların Allah huzurunda saygıyla duracakları gün" anlamlarına gelen kıyâmet, dinî kavram olarak, Yüce Allah'ın ezelde takdir ettiği zaman gelince, dünyadaki bütün canlıların ölmeleri, sonra bütün ölmüşlerin Allah tarafından diriltilmeleri, mahşer yerinde toplanmaları, hesaba çekilmeleri ve dünyadaki işlerinin karşılıklarının verilmesidir.

Kur'ân-ı Kerim'de kıyâmet anlamına gelen başka ifâdeler de vardır. Bunlardan "yevmu'l kıyamet" (kıyamet günü) 70, "âhiret" 26, "ğâşiye" 2, "saat" 42, "hâkka" 2, "kâri'a" 4, kulakları sağır eden gürültü anlamına gelen "sâhha" bir ve dönülüp gidilecek yer anlamına gelen "me'âd" bir, herkesi ve herşeyi kuşatacak büyük felâket anlamına gelen "et-tâmmetu'l-kübrâ" bir, ansızın kopacak olan kıyamet anlamına gelen "vâkıa" bir yerde olmak üzere toplam yüz elli ayrı yerde geçmektedir.

Yine Kur'ân'da kıyâmetin kesin olduğu ve yakın bulunduğu (İsra, 17/51) şiddet ve dehşeti hakkında bilgi verilmektedir. Kıyâmet ve onunla ilgili diğer haller îmân konusunu da ilgilendirdiğinden bu hususa işaret eden âyetler daha çok Mekke'de nazil olmuştur. Bu âyetlerin bir kısmında konunun önemine dikkat çekmek için kıyâmet gününe yemin edilmektedir (Kıyâme, 75/1). Ay'ın ve Güneş'in bir araya toplanıp, insanın kaçacak yer arayacağı bildirilmekte (Kıyâme, 75/9-10), kıyâmetin büyük bir sarsıntıyla peş peşe iki kez geleceği, emzikli kadınların bile çocuklarını atacağı, göğün yarılıp, yıldızların dökülüp saçılacağı, insanın anasından, babasından, eşinden, çocuğundan kaçacağı, kabirlerin içindekilerini dışarı atacağı, dağların renkli pamuklara döneceği, herkesin yaptığının karşılığını-zerre kadar bile olsa-göreceği anlatılmaktadır (Hac, 22/1, 2; Kıyâme, 75/1, 15; Mürselât, 77/7,19; Nebe'; 78/38,40; Nâzi'at 6/9, 34, 42; Abese, 80/33,42; Tekvîr, 81/1,13; Mutaffifin, 83/1, 15; Zilzal, 99/1,8; Kâri'a, 101/1,11).

KISACA KIYAMET NASIL OLACAK?

Kıyâmet İsrafil adındaki meleğin sura üfürmesiyle başlayacaktır. Buna nefha-i ulâ denir. Bunun olabilmesi için yeryüzünde hiçbir iyi insanın kalmaması gerekir. Bu hususta bir hadiste şöyle buyurulmuştur. "Kıyâmet ancak kötü insanlar ve kâfirler üzerine kopacaktır." (Müslim, Fiten, 131). İsrafil ikinci kez sura üfürünce, bütün insanlar yeniden dirileceklerdir. Buna da ikinci nefha denilmektedir.

Kıyâmetin alametleri: Kıyâmetin ne zaman kopacağı bilinmemekle birlikte Hz. Peygamber, o ana işaret eden bazı önemli olay ve belirtiler hakkında açıklamalarda bulunmuştur. Bu işaretler büyük ve küçük olmak üzere iki kategoride gösterilmiştir. Kıyâmetin küçük alametleri olarak, din ve inanç hakında bilgisizliğin yaygınlaşması, içkinin çokça içilmesi, fitne, öldürme ve kargaşanın çoğalması, maddî refahla birlikte kanaatsizlik ve nankörlüğün artması, Allah rızası yerine çıkar ve menfaatlerin ön plana çıkması gibi olayları saymak mümkündür.

Büyük alametler ise şu hadiste bildirilmiştir: "On alamet meydana gelmedikçe kıyâmet kopmaz. Deccal'ın çıkışı, Hz. İsâ'nın yeryüzüne inmesi, Ye'cuc ve Me'cucun çıkışı, Dâbbetü'l Arz'ın çıkışı, güneşin batıdan doğması, doğuda, batıda ve Arap yarım adasında meydana gelmek üzere yerin batışı, duman ve insanları mahşer yerine sürecek olan ve Aden çukurundan çıkan bir ateşin zuhuru." (Müslim, Fiten, 13). Bu hadiste geçen alametlerin hepsi Kur'an'da yer almaktadır. Bu nedenle söz konusu alametlerin tahakkuku konusunda İslâm bilginleri farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Her biri için ilgili kaynaklara başvurulması gerekmektedir.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

KIYAMET ALAMETLERİ MADDE MADDE

Kıyamet Alametleri Madde Madde

KIYAMET ALÂMETLERİ: ZİNÂ VE BİNALARIN ÇOĞALMASI

Kıyamet Alâmetleri: Zinâ ve Binaların Çoğalması

KIYAMET ALAMETLERİ

Kıyamet Alametleri

KIYAMET NASIL KOPACAK?

Kıyamet Nasıl Kopacak?

KIYAMET NE ZAMAN KOPACAK?

Kıyamet Ne Zaman Kopacak?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.