Kıyamet Suresi 22. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kıyamet Suresi 22. ayeti ne anlatıyor? Kıyamet Suresi 22. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Kıyamet Suresi 22. Ayetinin Arapçası:

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌۙ

Kıyamet Suresi 22. Ayetinin Meali (Anlamı):

Yüzler var, o gün mutluluktan ışıl ışıl parlayacak.

Kıyamet Suresi 22. Ayetinin Tefsiri:

Fani dünyaya aldanmayıp âhireti tercih edenlerin yüzleri o gün sevinç ve mutluluktan parıldayacaktır. Rablerine bakacaklardır. Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in, mü’minlerin cennette Allah’ı göreceklerine dair açık müjdeleri vardır. Nitekim bir gün ashâb-ı kirâm Efendimiz (s.a.s.)’e:

“- Yâ Rasûlallah! Kıyâmet gününde Rabbimizi görecek miyiz?” diye sordular. Peygamberimiz (s.a.s.) de:

“- Sizler, ayın on dördüncü gecesinde, görmeye engel hiçbir bulut yokken ayı görüp görmeyeceğinizden hiç şüphe eder misiniz?” diye sordu. Onlar da:

“- Hayır etmeyiz yâ Rasûlallah!” dediler. Bu defa Resûl-i Ekrem (s.a.s.):

“- Peki, görmeye engel hiçbir bulut yokken güneşi görüp görmeyeceğinizden şüphe eder misiniz?” diye sordu. Onlar yine:

“- Hayır, onda da şüphe etmeyiz, yâ Rasûlallah!” dediler. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s.):

 “- İşte Rabbinizi de kıyâmet gününde öyle ayan beyân göreceksiniz” buyurdu. (Buhârî, Tevhid 24; Ezân 129; Müslim, İman 299)

Konuyla ilgili Efendimiz (s.a.s.)’in bir diğer müjdesi de şöyledir:

“Cennetlikler cennete girince Allah Teâlâ onlara:

“- Size vermemi istediğiniz başka bir şey var mı?” diye soracak. Onlar da:

“- Yâ Rabbî! Yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi cennetine koyup cehennemden kurtarmadın mı, daha ne isteyelim?” diyecekler. İşte o zaman Allah Teâlâ perdeyi kaldıracak. Onlara verilen en güzel ve en değerli şey Rablerinin cemâline bakmak olacaktır.” (Müslim, İman 297; Tirmizî, Tefsir 10/1)

Şâir ne güzel söyler:

“Herkes anlar hem görürdü yüzünü ey dost senin,

Vechin üzre «len terânî»den nikâbın olmasa.

Cennet-i irfâna dâhil olanın kande baksa gördüğü dîdâr.

Korkma tamudan eğer âşık isen, bülbül olanın yeri gülzâr olur.”[1]

Buna mukâbil:

[1] Vech: Yüz. Len terânî: Allah Teâlâ’nın Hz. Mûsâ’ya olan “Sen beni göremezsin” hitabı. Nikâb: Perde. Cennet-i irfân: Allah’ı kalpte tanıma cenneti. Kande: Nerde. Tamu: Cehennem.

Kıyamet Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Kıyamet Suresi 22. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.