Kız Çocuğu Nasıl Yetiştirilir?

İslam’a göre kız çocuğu nasıl yetiştirilir? Kız çocuğu yetiştirmenin fazileti ile ilgili hadisler.

Kadın ve erkek, ilk yaratıldığı andan itibâren birbirini tamamlayan iki engin âlemdir. Ancak bu tamamlamada kadına Hak tarafından daha tesirli bir rol verilmiştir.

“HER KİM ÜÇ KIZ ÇOCUĞUNU VEYA KIZ KARDEŞLERİ HİMAYE EDİP BÜYÜTÜRSE”

Toplumları berbâd eden de âbâd eden de kadındır. Bu itibarla İslâm nazarında toplumu âbâd eden kadını yetiştirmek yüce bir ideal olmuş ve hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur:

“Her kim üç kız çocuğunu veya kız kardeşlerini himâye edip büyütür, güzelce terbiye eder, evlendirir ve onlara lûtuf ve iyiliklerini devam ettirirse, o kimse cennetliktir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121/5147; Tirmizî, Birr, 13/1912; Ahmed, III, 97)

Bir başka hadîs-i şerîfte de Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Her kim, iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyâmet günü o kimseyle ben, şöyle yan yana bulunacağız.” buyurmuş ve şehâdet parmağı ile orta parmağını bitiştirmiştir. (Müslim, Birr, 149; Tirmizî, Birr, 13/1914)

Sonra da sâliha olarak yetişen bir kadının kıymetini şöyle vurgulamıştır:

“Dünya, geçici bir faydadan ibârettir. Onun fayda sağlayan en hayırlı varlığı; dindar, sâliha bir kadındır.” (Müslim, Radâ, 64; Nesâî, Nikâh, 15; İbn-i Mâce, Nikâh, 5)

KADINLARA İYİ DAVRANMANIN ÖNEMİ

Kadınlara iyi davranmanın ehemmiyetini vurgulamak üzere de şöyle buyurmuştur:

“Mü’minlerin îman bakımından en mükemmeli, ahlâkı en iyi olanıdır. Sizin en hayırlılarınız da, kadınlarına karşı en hayırlı olanlarınızdır.” (Tirmizî, Radâ, 11/1162)

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- vâlidemiz:

“Rasûlullah, hanımlarıyla baş başa kalınca vefâkârlık örneği olurdu.” demiştir. (Ali el-Müttakî, Kenz, VII, 222)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, muhtereme annesine, sütanneleri Süveybe ve Halime’ye, dadısı Ümmü Eymen’e, sütkardeşi Şeymâ’ya, Ebû Tâlib’in hanımına, kendi hanımlarına, kızlarına, akrabalarına ve İslâm’a ilk giren fedâkâr hanımlara karşı ömür boyu büyük bir muhabbet ve vefâkârlık örneği sergilemiştir. Nitekim kaynaklarımız bunun en güzel misalleriyle doludur.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sadece kendi akrabâlarına değil, bütün kadınlara en güzel şekilde muâmele etmiş, haklarını korumuş, meseleleriyle ilgilenmiş, ümmetine de böyle davranmalarını emretmiştir.

“–EY ENCEŞE! DİKKAT ET, KRİSTALLER KIRILMASIN!”

Nitekim bir seyahatte Enceşe adlı bir hizmetçi, nağmeli şiirler okuyarak develeri hızlandırmıştı. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, hızlanan develerin üstündeki hanımların incinebileceği ihtimâlini, şu zarif teşbîh ile ifâde buyurdu:

“–Ey Enceşe! Dikkat et, kristaller kırılmasın!” (Buhârî, Edeb, 95; Ahmed, III, 117)

Hâl böyleyken kadını sadece bir zevk vâsıtası olarak görmek, onu nefsânî arzu ve heveslerin metâı olarak telâkkî etmek ve onun sadece cismânî özelliğiyle alâkadar olmak, büyük bir sefâlettir. Allâh’ın kadına verdiği yüksek husûsiyetlere karşı körlüktür. Günümüzde kadının, tüketim dünyasında deşifre edilip bir reklâm aracı olarak istismar edilmesi, onun haysiyeti itibârıyla ne kadar acı ve onur kırıcı bir durumdur.

Oysa kadın, toplumun gerçek mîmârı olarak yetiştirilmelidir. O, fâtihler büyüten bir semâvî kucak olmalıdır. Bizleri bir müddet karnında, sonra kollarında, ölünceye kadar da kalplerinde taşıyan böyle gerçek annelere sevgi ve saygı husûsunda onlara denk olacak başka bir varlık yaratılmamıştır. Kendisini âilesine hasreden vefâkâr anne; engin bir sevgiye, büyük bir saygıya, ömürlük bir teşekküre lâyıktır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Fahr-i Âlem - Habîbi Hüdâ Hz. Muhammed Mustafâ, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KIZ ÇOCUĞU OLANLARA BÜYÜK MÜJDE!

Kız Çocuğu Olanlara Büyük Müjde!

İSLAM’DA KIZ ÇOCUĞU YETİŞTİRMENİN FAZİLETİ

İslam’da Kız Çocuğu Yetiştirmenin Fazileti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.