Kız Kulesi Tarihi

Kız Kulesi ne zaman ve kim tarafından yaptırılmıştır? Kız Kulesi neden yapılmıştır? Hikayelere, efsanelere ve olaylara konu olan Kız Kulesi hakkında bilinmeyenler...

Kız Kulesi, hikayelere, efsanelere ve olaylara konu olan İstanbul Boğazı’nın Marmara Denizi’ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapıdır.

Kız Kulesi’nin bulunduğu yer, eskiden Anadolu yakası sahillerinin bir çıkıntısı olan kara parçasıydı fakat zamanla sahilden koparak adacık haline gelmiştir.

ESKİ ADI ARCLA 

Eski uygarlıklar ve Bizans döneminde, Boğaz’ın giriş-çıkışını kontrol etmek, gemilerden vergi almak ve savunma için bu küçük adacık üzerine kuleler yapılmıştır. Sarayburnu ile kulenin bulunduğu adacık arasında bir zincir çekildiği de rivayet edilir. Bu yüzden Kız Kulesi’nin Antikçağ ve Bizans dönemindeki ismi “küçük kale” anlamına gelen Arcla’dır.

ORHAN GAZİ DE AYAK BASTI

Bizans tarihçilerinin anlattığına göre, Üsküdar’a kadar gelen Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi, kayınpederi Kantakuzenos’un gönderdiği elçiler ile Kız Kulesi’nde görüşmüştür.

OSMANLI DÖNEMİNDE DENİZ FENERİ OLARAK KULLANILDI

İstanbul’un fethedilmesiyle birlikte Osmanlılar zamanında da Kız Kulesi, aynı maksatla kullanılmıştır. Osmanlı Devleti’nin en güçlü olduğu zamanlarda ise kule, savunma amacından çok, deniz feneri olarak kullanılmıştır. Aynı zamanda İstanbul’a dönen donanmanın ve ülkeye gelen önemli misafirlerin karşılanması maksadıyla düzenlenen merasimlerde kuleden top atışları yapılmıştır.

Kız Kulesi, 1716 yılında çıkan bir yangında yanıp kül olunca Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından 1725-1726 yıllarında yeniden inşa ettirilmiştir.

BİR DÖNEM KARANTİNA HASTANESİ OLDU

Kız Kulesi, 1830-1831 yıllarında İstanbul’da ortaya çıkan kolera salgınının şehre yayılmaması için karantina hastanesi olarak hizmet vermiştir.

KIZ KULESİ EFSANESİ

Evliya Çelebi de kuleyle ilgili olarak Seyahatname’sinde şöyle bir menkıbe anlatır:

Sultan Bayezid-i Velî zamanında Kızkulesi’nde yaşayan bir velinin, her gün cübbesinin eteklerini toplayıp denizin üstüne oturarak Sarayburnu’na gittiğini ve sarayda Sultan’a ders verdiğini anlatılır.

KIZ KULESİ NE OLARAK KULLANILIYOR?

Kız Kulesi 1995’te başlayan restorasyon sürecinden sonra 2000 yılında kapılarını ziyarete açmıştır. Günümüzde restoran olarak özel davet ve organizasyonlara ev sahipliği yapmaktadır.

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız!

KIZ KULESİ NEREDEDİR? - HARİTA

KIZ KULESİ FOTOĞRAFLARI

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.