Kocası Ölen Kadının Hakları

Kocası vefat eden bir kadının hakları nelerdir? Eşi vefat eden kadının mehir hakkı, miras hakkı ve iddet nafakası.

Eşi vefat eden bir kadının haklarını şu başlıklar altında toplayabiliriz:

EŞİ ÖLEN KADININ HAKLARI

a) Kendisine ait hak ve alacaklarını tespit ettirmek: Kocası ölen kadın öncelikle kendisine ait çeyiz eşyasını, zinetlerini, kendi parasıyla satın alınmış olup kocasına bağışlamadığı ödünç niteliğindeki para, taşınır ve taşınmaz malları, varsa birikmiş nafaka alacağını alabilir. Kadın daha önce miktarı belirlenen mehrini almamışsa, bu mehir peşine dönüşür ve miras malından öncelikle bunu da alma hakkına sahiptir. Daha önce hiç mehir konuşulmamışsa, bilirkişinin belirleyeceği emsal mehir (mehr-i misl) kadar bir mehir alabilir.

b) Miras hakkı: Kocası ölen kadın, kocasının oğlu veya kızı, oğlunun ilânihâye oğlu veya kızı ile birlikte mirasçı olursa sekizde bir, bu belirtilen mirasçılardan hiçbirisi bulunmazsa dörtte bir miras alır. Kur’an’da şöyle buyurulur: “..Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın dörtte biri hanımlarınızındır. Şayet çocuğunuz varsa, bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır..” [1]

c) İddet nafakası: Vefat iddeti bekleyen kadına nafaka Çünkü koca vefat edince tüm malı mirasçılarına geçer, bunlar arasında eşi de vardır ve miras hakkını alacaktır. İslâm’ın ilk dönemlerinde, kocası ölen kadının bir yıl süreyle evden çıkarılmamasına dair bir vasiyet düzenlenmesi şu âyetle isteniyordu. “Sizden karısını geride bırakarak ölecek olanlar, eşlerinin kendi evlerinden çıkarılmayarak bir yıl süreyle yararlanmasını vasiyet etsinler.” [2] Ancak bu âyetin miras âyetlerinin inmesiyle neshedildiği ve bir yıl olan iddet süresinin de başka bir âyetle[3] dört ay on güne indirildiği kabul edilir. Bununla birlikte kadının bir yıl süreyle ortak meskende oturma hakkının mâlî bir hak olarak devam ettiği görüşünde olan fakihler de vardır. Nitekim gebe kadının, boşanma olsa bile doğuma kadar geçiminin sağlanmasının istenmesi de bu görüşü destekler.[4]

Dipnotlar:

[1] Nisâ, 4/12. [2] Bakara, 2/240. [3] bk. Bakara, 2/234. [4] bk. Talâk, 65/6.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM'DA KADIN HAKLARI NELERDİR?

İslam'da Kadın Hakları Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.