Köle Olduğuna Sevinen Allah Dostu

Kuran'da "Çalışmış, (fakat boşuna) yorulmuşlardır.” (el-Ğâşiye, 3) ayeti kimlere hitap etmektedir? Halinden ibret almamız gereken köle olduğuna sevinen ve mutlu olan Allah dostu...

Mevlânâ Hazretleri “Ben kul oldum, kul oldum, kul oldum! Ben âciz kul, kulluğumu îfâ edemediğimden utandım. Ve ben başımı önüme eğdim. Her köle âzâd edilince sevinir. İlâhî! Ben ise, Sana kul-köle olduğum için sevindim… demiştir.

Yunus Emre Hazretleri buyurur:

Okumaktan mânâ ne, kişi Hakk’ı bilmektir,
Çün okudun bilmezsin, ha bir kuru emektir!

Bir mekteb-i âlem olan bu fânî hayata, okumak için geldik. Nitekim ilk inen âyet-i kerîme “oku” emriyle başlar. Fakat bu okuma, aynı âyetin devamında bildirildiği üzere; “Allâh’ın adıyla bir okuma”dır. (el-Alak, 1) Hayat, hâdisat, vukuât, kâinat, hep Cenâb-ı Hakk’ın adıyla okunduğu zaman kişiyi hakka ve hayra ulaştırır.

Bu ise, zihnî bir okumadan ziyâde, kalbî bir okuyuşu îcâb ettirir. Îmânın nurlandırdığı bir kalp gözüyle âlemleri temâşâ etmeyi gerekli kılar. İşte bu başarıldığı takdirde; kalbe zuhurât, sünuhât ve kudsî ilhamlar akmaya başlar, mârifetullah’tan tecellîler nasîb olur.

Nitekim Selçuklu Medresesi’nin dersiâmı olan Mevlânâ Hazretleri, zâhirî ilmin zirvesindeki o hâli için değil; kalben merhaleler kat edip kendisine nice sır ve hikmetin ayân olmaya başladığı, mârifetullah’tan ufuklar açıldığı, kulluğun hakîkatini idrâk ettiği zamanki hâli için; “piştim ve yandım” demiştir. Yine bu hâlin mânevî hazzı içinde;

“Ben kul oldum, kul oldum, kul oldum! Ben âciz kul, kulluğumu îfâ edemediğimden utandım. Ve ben başımı önüme eğdim. Her köle âzâd edilince sevinir. İlâhî! Ben ise, Sana kul-köle olduğum için sevindim…” demiştir.

İşte bu hakîkatlerin zıddına; kişiye kulluğunu, hiçliğini, acziyetini unutturan, onu gurur, kibir ve gaflete sevk ederek Hak’tan uzaklaştıran okumalar; hakîkatte kuru bir emekten, beyhûde bir yorgunluktan, hattâ ebediyet iflâsından başka bir şey değildir. Böyle kimseler, Kur’ânî ifadesiyle; عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌ : Çalışmış, (fakat boşuna) yorulmuşlardır.” (el-Ğâşiye, 3)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2019 – Ekim, Sayı: 404, Sayfa: 032

MEVLÂNÂ CELÂLEDDÎN-İ RÛMÎ HAZRETLERİ KİMDİR?

YUNUS EMRE HAZRETLERİ KİMDİR?

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.