Köleden Emir Alan Padişah
Hak dostlarının tercümanı olan Hazret-i Mevlânâ, Mesnevî’sinde insanın iç âlemine dair çok kıymetli ahlâkî ve tasavvufî tahlillerde bulunmuştur. Bunları ise hikâye ve kıssalarla müşahhas hâle getirmiştir.
Hazret-i Mevlânâ, Mesnevî’sinde öfkenin zebûnu olan insanın zavallılığını şu temsilî hikâye ile anlatır:
Bir padişah söz arasında şeyhin birine;
“–Dile benden ne dilersen!” dedi.
Şeyh;
“–Ey padişah!” dedi. “Bana böyle bir lâf söylediğin için utanmıyor musun? Sen bana bağışta bulunacak güçte değilsin. Biraz daha yüksel, biraz daha güçlen, ondan sonra iyilik yapmaya kalk!”
Padişah bu cevaba şaşırınca, şeyh şöyle îzâh etti:
“Benim iki kölem vardır. Onların ikisi de hor, hakir kişilerdir. Ama onların her ikisi de sana emir vermektedirler. Sen padişahsın; fakat o iki kölenin kölesi olmuşsun, haberin yok!
Padişah;
“–Kölelerin bana emir vermeleri benim için rezâlettir!.. O iki köle kimlerdir?” diye sordu.
Şeyh de;
“–O iki köleden birinin adı öfke (hiddet), öbürünün adı şehvettir.” diye cevap verdi.
“Hiddetini, şehvetini yenerek dünya padişahlığından ferâgat eden, vazgeçen dervişi sen gerçek padişah bil ki; onun nûru ay ve güneş olmaksızın da parlar durur.”
Hikâyede; nefsâniyet ve enâniyetten kaynaklanan çirkin huylara kapılan insanın hâli, kölenin kölesi olmaya benzetilmiştir. Köle, efendisinin emrini tutar. Köle Arapçada «abd»dir.
Bizler sadece Allâh’ın abdi, yani kölesi olmalıyız. Yani çirkin duyguların, şeytânî telkinlerin ve enâniyet kabarmalarının emirlerine değil, sadece Allâh’ın fermânına tâbî olmalıyız.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, YÜZAKI DERGİSİ, Yıl: 2017 Ay: Temmuz Sayı: 149
YORUMLAR