Komisyonculuk Caiz midir?

Dr. Ahmet Hamdi Yıldırım, “Komisyonculuk nedir? Komisyonculuk yapmak dinen caiz midir?” sorularını cevaplıyor.

KOMİSYONCULUK YAPMAK CAİZ MİDİR?

Eskiden ticaret erbabı mallarını kendileri sattıkları gibi birilerine sattırıyordu. Ki o dönemde tellal bağırtmak deniyordu. Mal başına bu hizmeti gören kimse maktu bir ücret alıyordu.

Komisyonculuk bedeli helal midir?

Bir kimse birinin malının satımına aracılık ediyorsa ve bu işi yapmakla biliniyorsa komisyon bedeli helaldir. Şimdi burada temel mesele şu. Bir araba alacağınızı duyuyorum. Bir başka kimseye de diyorum ki sana bir müşteri getireceğim. Arabayı sen ona 100 bin liraya satarsan 5 bin lirası benim diyorum. Satıcı da hay hay diyor. Sizi götü götürüyorum, hocam size göre kelepir, uygun bir araç var diyorum. Siz de uygun fiyata aldığınızı düşüyorsunuz. Bu alım-satım işlerinden anlamadığınız için bana itimat ediyorsunuz ve alıyorsunuz. Ama siz benim bu işten komisyon aldığımı bilmiyorsunuz. İşte burada bir tür emanete hıyanet etmek, güveni zedelemek söz konusu. Bu doğru bir şey değil. Binaenaleyh alan da satan da aradaki kişinin komisyon aldığını biliyor ve buna göre iş yapıyorsa bu noktada komisyoncunun aldığı bedel caiz olur. Onun emeğinin karşılığı olmuş olur.

Not: Yazının devamını videodan takip edebilirsiniz...

İslam ve İhsan

EMLAKÇININ KOMİSYON ALMASI HELAL MIDIR?

Emlakçının Komisyon Alması Helal mıdır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Hocam bi daire sattım ben sitede site görevlisi olarak çalışıyorum ama ek iş yapıyorum gecimi sağlamak için ve müşteri buldum daireyi sattım ben ve emlakçılar yuzde 3 yuzde 2 alıyorlar ve ben 3 milyon 400 bine daire satıldı.ev sahibinden yüzde bir istedim tam dedi hallederiz tapi devir islemi oldu adam diyor gönlümde kopani verecem bende dedim dilenci değilim yüzde 1 olan paramı at atmadi telefonumu engelledi bende Allah'a havale ettim hakkımı helal etmiyorum diyer hocam şimdi ev sahibi günah işlerimi veya benim aldığım para caizmidr

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.