Korku İle Ümit Arasında Dört Tehlike

Menkıbeler

Korku ile ümit arasında yaşayan hak dostlarının bu halini anlatan bir kıssa...

Muhammed Ârif Rîvgerî Hazretleri şöyle anlatır:

Şakîk-ı Belhî Hazretleri’nin Emine isminde, takvâ ehli, sâliha bir kızı vardı. Bir gün babasına:

«–Babacığım, beni “Emine” diye çağırma! Zira asıl emîn olan kişi, Allâh’ın gazabından kurtulandır! Ben ise kendimi emin hissetmiyorum. Bilâkis dört tehlike içinde olduğumu düşünüyorum:

Birincisi, ölümdür ki onu herkes tadacaktır.

İkincisi, günah korkusudur. Cenâb-ı Hak; “…Herkese yaptıklarının karşılığı tastamam verilecektir…” buyuruyor. (el-Bakara, 281)

Üçüncüsü, düşmandır. Cenâb-ı Hak; “…Muhakkak ki şeytan sizin için açık bir düşmandır.” buyuruyor. (el-Bakara, 168)

Dördüncüsü, âkıbetimin ne olacağı korkusudur. Gücüm yettiğince amel-i sâlihlerde bulunuyorum ama, bilmiyorum ki hayatım hangi yönde bitecek, âkıbetim ne olacak?! Babacığım, siz dahî âhir ve âkıbetinizin ne olacağını bilmezsiniz!»

Emine Hâtun, bu sözlerinin ardından rûhunu Rabbine teslîm etti.”[1]

[1] Ârif Rîvgerî, Ârifnâme, s. 13.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları