Kötülüğü En Güzel Şekilde Nasıl Gideririz?
Rabbimiz şöyle buyurur: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet 41/34)
Ali Ulvi Kurucu hoca anlatıyor:
“Dedem Veyis Efendi, şekli gibi ahlâkı ile de Sünnet-i seniyyeye tam riayet ederdi. Bizzat şahidi olduğum bir hâdise, ahlâkına ve tevâzuuna büyük bir misal teşkil eder.
1932 senesindeydi. On yaşımda idim. Konya âlimlerinin bulunduğu bir davete gidilmişti. Yemekte eski âlimlerden Konya’nın vaktiyle en meşhur vaizi olan Aksekili Mehmed Efendi de vardı. Sert bir zât idi.
Dedem, her zamanki âdeti üzere, sofrada dökülüp kalmış ekmek kırıntılarını topladı. Bunun üzerine hocaefendi, sert ve yüksek bir sesle:
“Hacı Veyis Efendi! Bırakın canım, herkes döktüğü ekmeği kendi toplasın... Sofranın huzurunu kaçırıyorsun…” gibi birkaç söz söyledi.
Sofradakiler ve bilhassa amcamla babam buna üzüldüler. Ama bir şey söylemediler… Kahveler içildi. Herkes câmiine gitti. Çünkü hepsi imamdı.
O günlerde, komşularımızdan ineği olan bir hanım, bir tas yoğurt getirmiş, üzerine çörek otu koymuş… Dedem o yoğurdu gördü, nineme sordu:
“Kimden geldi bu yoğurt?”
“Komşumuzun ineği yavrulamış da bize yoğurt getirmişler.”
“Yahu bir çıkıya bağlasan da, Aksekili Hoca’yı gücendirdik, götürsem de barışsam hocayla…”
Ninem bana:
“Oğlum, deden götüreceğine, sen götürüver.” dedi, yoğurdu bağladı.
Aksekili Hoca’nın evi, bize yakın Cevizleraltı’ndaydı. Kapıyı çalarız, açan olmaz. Hoca yaşlanmış, gözleri zayıf görürdü. Evde kimse yokmuş. Avlusu var, onu geçip kapıya gelecek… Neyse:
“Geliyorum, geliyorum sabret.” diye içerden sesi duyuldu.
Kapıyı açtı, elini gözüne tuttu. Önce tanıyamadı.
“Böyle buyurun efendim.” dedi. Dedem selâm verdi.
“Efendim, komşulardan yoğurt gelmiş. Boğazımdan geçmedi. Size getirdim onu…”
Dedem bunları der demez, Aksekili Hoca coştu; gözyaşlarıyla:
“Hacı Veyis Efendi, sen beni her şeyde geçtin; nedir bu kemâlât yâhu! Nedir bu ahlâk-ı Peygamberî... Hacı Veyis Efendi, bu şeker hastalığı beni insanlıktan çıkardı. Üç gündür ben uykuyu kaybettim. Hacı Veyis Efendi, ben huysuz bir insan oldum…”
O, onun elini öpmek ister; o, onun elini öpmek ister… Sarıldılar, bir ağlaştılar… Hâlâ o tablo gözümün önündedir.”[1]
Rabbimiz şöyle buyurur:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet 41/34)
Veyis Efendi’nin kendisine hakaret edene en güzel bir şekilde karşılık vermesi ve neticede de muhatabın pişman olup özür beyânı, işte bu âyetin işâret ettiği hakikatin güzel bir misalidir.
[1] M. Ertuğrul Düzdağ, Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar, I, 109-111.
Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları