Kötülükleri Nasıl Azaltabiliriz?
Hayat iyilikle kötülüğün mücadelesi şeklinde geçmektedir. Ve bütün iyilikler, kötülüklerin zıddı, belki hasmıdır. Müslümanlığımızı kemiren kötülükleri azaltarak izâle etmenin yolu iyilikleri çoğaltmaktır. O bakımdan, yapılacak nefis sorgulamasında verilecek olumlu cevapları artırmak, hayatî derecede önemli.
Hûd sûresinde şöyle buyruluyor: “O halde seninle beraber tövbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir. Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O’ndan da) yardım göremezsiniz! Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır. (Ey Muhammed!) Sabırlı ol, çünkü Allah güzel iş yapanların mükâfatını zayi etmez.”[1]
MÜSLÜMANLIĞIMIZI DOKUYAN BAŞLICA ÖZELLİKLER
Bu mübârek âyetler, Müslümanlığımızı dokuyan başlıca umdelerden bazılarını hatırlatıyor. Bunlar; doğruluktan ayrılmamak, aşırı gitmemek ve bütün yapılanları Yüce Allah’ın gördüğü, bildiği bilinciyle yaşamaktır. Zâlimlere meyletmemek, ilâhî azaptan sakınmak ve Cenâb-ı Hakk’ın mü’minlerin dostu olduğunu akıldan çıkarmamaktır. Bu şuurda yaşamazsak O’ndan yardım görmeyeceğimizin bilincinde olmaktır. Farz namazları ihlasla, huşû ile ta‘dîl-i erkâna riâyet ederek, vaktinde ve mümkün mertebe cemaatle eda etmektir. Buraya kadar sayılanların sonuncusu vesilesiyle hasbe’l-beşeriyye işlenen günah ve kötülüklerin giderileceği beyanına burada dikkat çekmek isteriz. Evet, konumuzu teşkil eden âyetler, öğüt almak isteyenlere bunları hatırlatıyor ve muvaffakiyet için sabrı tavsiye ediyor. Güzel iş yapanların ecri zâyi edilmez müjdesini veriyor. Aslında bunlar, hepsi de ayrı ayrı üzerinde durmayı gerektiren önemli hususlar. Ancak biz burada sadece bir cümle üzerinde duracağız.
İYİLİKLER KÖTÜLÜKLERİ GİDERİR
Şöyle ki; bu âyetleri okuyunca “Kur’ân-ı Kerîm mü’min gönüllere sanki her an nüzûl ediyor” diye duygulanıyorum. “Dinginlikle huzûruna oturabildiğimiz vakitlerde sâdece bir âyet-i kerîmeden veya oradaki bir cümleden önümüze ufuklar açılıyor.” Beni böyle düşünmeye sevk eden “İyikler kötülükleri (günahları) giderir” cümlesi oluyor. “Yâ Rab! Bu ne kadar kapsayıcı bir öğüt! Hayatımıza iyilikleri hâkim kılmak için ne teşvikkâr bir ifade!” diye için içine sığmıyor. Düşünün; burada sayılanlara sahip çıktıkça, bunların zıddı olan kötülüklere karşı bir cehdi aynı zamanda kuşanmış oluyorsunuz.
NAMAZ İNSANI İYİLİĞE TAŞIR
Burada “iyiliklerin kötülükleri gidereceği” müjdesinin, namaz emrinden hemen sonra verilmesi önemlidir. Çünkü Müslümanlığımızı ayakta tutan umdelerin başında namaz var. Kelime-i şehâdetle girilen İslâm dairesinde âkıl ve bâliğ olan herkesin ömrünce edâsıyla mükellef ve müşerref olduğu alâmet-i fârika namazdır. Tefsirde belirtildiğine göre her namaz bir hasene/bir iyilik demektir. Ve günde beş vakit namaza devâm eden mü’minin beşeriyet icâbı yaptığı hatalar silinip gider. Rasûlullah (s.a.v.) “Büyük günahlardan uzak durmak kaydıyla bir namaz, diğer namaza kadar olan günahlara keffarettir (yani onları giderir.)”[2] müjdesini veriyor.
NAMAZ KÖTÜLÜKLERDEN ALIKOYAR
Başka bir hadîs-i şerîfte ise “Kul bir günah işler de peşinden kalkıp abdest alır ve namaz kılar, günahından mağfiret dilerse, onu bağışlamak Allah Teâlâ’ya hak olmuş olur.”[3] buyuruyor. Âyet-i kerîmede ise “(Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar... Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.”[4] buyrulmaktadır. Nitekim hakkı verilerek kılınan namazın, ruhu ulvîleştireceği ve mutlaka kötülükten alıkoyacağı, yukarıda zikredilen âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerle benzerlerinde beyân edildiği gibi[5] iyiliğe sevk etmeyen, kötülüklerden alıkoymayan namazın ise sırtta taşınan bir vebal olacağı İslam büyükleri tarafından ifade edilmiştir.
Ancak tefsirde belirtildiğine göre “iyiliklerin kötülükleri silip götürmesi, sadece namaza mahsus bir durum değildir. Konumuzu teşkil eden âyet-i kerîmede namaz, misal olarak verilmiştir. Aynı durum diğer ibadetler için de geçerlidir. Îmanla birlikte yapılan her iyilik, insanı kötülüklerden uzaklaştırır. Günahların affedilmesine, kötülüklerin giderilmesine vesîle olur.”[6]
İYİLİKLERİN EN İYİSİ ALLAH'I HAKKINCA BİLMEKTİR
Rûhu’l-Beyân’da ise “İyiliklerin en iyisi Allah’ı hakkınca bilmektir. Bunun yolu tevhîde sarılmak ve nefsin hevâsına karşı koymaktır.”[7] denilmiştir. Sahabe-i kirâm; “Yâ Rasûlallah! Lâ ilâhe illallâh demek iyiliklere dâhil midir dediklerinde, Efendimiz (s.a.v.); O, iyiliklerin en iyisidir.”[8] buyurmuşlardır.
Hayat iyilikle kötülüğün mücadelesi şeklinde geçmektedir. Ve bütün iyilikler, kötülüklerin zıddı, belki hasmıdır. Konumuzu teşkil eden âyetlerde bu iki zıddın birincisini olabildiğince çoğaltmak gerektiğine işaret edilmiştir.
GÜNAHA GÖTÜREN İSTEKLERDEN KURTULMANIN YOLU
Nitekim herhangi bir kapta birden fazla karışımdan meydana gelen bir kütle bulunsa, bunlardan birinin miktarını artırdıkça tabiî olarak diğerleri azalmış olacaktır. Gitgide miktarı artırılan nesnenin rengi, kokusu ve tabiatı kabın içinde hâkim olacak, öbürleri yok denilecek derecede silik ve etkisiz kalacaktır. Günaha götüren isteklerin baskısından kurtulmanın ve ruh yüceliğine erişmenin en sağlam yolunu gösteren bu âyetlerden anlıyoruz ki bu, en geniş manada Allah’ı anmakla mümkündür. O da Kur’an tilavetinde ve namazlardadır.
Kur’ân tilâveti, manasını düşünerek okuyanlar için daha önce farkına varılmayan nice hikmet ve ibretlere kapı açar, duygu ve düşünceyi ulvî âlemlerde seyrettirir. Pek çok hadis-i şerîfte Kur’ân tilavetinin teşvik edilmiş olması, bunun delilidir.[9] Namazın bütün heybet muhabbetiyle şahsiyete yerleşmesi de bu açıdan fevkalâde mühimdir. Bilinçli bir musallînin bilerek kötülük işlemesi ve kötülükte ısrar etmesi tasavvur olunamaz.
MÜSLÜMANDA BULUNMASI GEREKEN HUSUSİYETLER
Kanaatimizce yukarıda meâli arzedilen âyetlerde sayılanlardan başlayarak, Müslümanda kâmil mânâda bulunması gereken hususiyetler üzerinde tek tek durup düşünmek lâzım. Meselâ doğrulukla ilgili, meselâ zâlimlere meyl etmemekle ilgili, meselâ maiyyet şuuruyla yaşamakla ilgili... Velhâsıl, girişilecek ciddî bir muhasebede tespit edilecek bütün madde başlıkları üzerinde; “Bu konuda neredeyim, nerede olmam gerekiyor?” gibi bir muhasebeye girişmek lâzım.
Müslümanlığımızı kemiren kötülükleri azaltarak izâle etmenin yolu iyilikleri çoğaltmaktır.[10] O bakımdan, yapılacak nefis sorgulamasında verilecek olumlu cevapları artırmak, hayatî derecede önemli.
Dipnotlar: 1) Bkz; 11/112-115. 2) Müslim, Tahâret, 16. 3) Ebû Dâvud, Vitr, 26. 4) Ankebût sûresi, 29/45. 5) Müslim, Tahâret, 7 ve 14. vb. 6) Hakk’ın Dâveti Kur’ân-ı Kerîm Meâli ve Tefsîri, Prof. Dr. Ömer Çelik, Erkam Yayınları, 2013, c. 2, s, 590. 7) Bkz; c. 8, s. 556. 8) Münzirî, Terğîb, III/75. 9) Bkz; Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 21; Buhârî, Tevhîd, 52; Buhârî, İlm, 55; Müslim, Misâfirîn, 152 ve 253; Ebû Dâvud, Vitr, 20. 10) Bkz; Nahl sûresi, 16/125.
Kaynak: Cafer Durmuş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 395