Küçüklerin ve Yaşlıların İddeti

Henüz âdet olmayan veya 55 yaşını geçtiği için hayızdan kesilmiş veya yaratılıştan hayız görmeyen kadının iddeti ne kadardır?

Henüz âdet olmayan veya 55 yaşını geçtiği için hayızdan kesilmiş veya yaratılıştan hayız görmeyen kadının iddeti üç aydan ibarettir. Kur’ân’da şöyle buyurulur:

“Kadınlarınızdan artık ay halinden ümit kesmiş olanlarla, henüz ay hali görmeyecek yaşta olanların iddeti şüphe ederseniz, biliniz ki üç aydır.”[1]

Ay halinden kesilme yaşı mezhep müctehitlerince tecrübeye dayanarak belirlenmiştir. Bu konuda Hanefîler 55, Şâfiler 62 ve Hanbelîler ise 50 yaşını sınır olarak kabul etmiştir.[2]

Çoğunluk müctehitlere göre kadının ay hali gecikirse 15 yaşın bitimi her iki cins için de ergenlik çağının başlangıcıdır.

Ancak, hükmen ergenlik olup, iddet süresi yukarıdaki ayete göre üç aydır.

Diğer üç mezhebin aksine Mâlikîler’e göre, kocası cinsel özürlü olan kadına iddet gerekmez.[3]

Boşandıktan sonra temizliği uzayıp giden veya bir ya da iki kez hayız gördükten sonra bir daha görmeyen kadının durumuna gelince; Hanefî ve Şâfiîlere göre böyle bir kadın ay hali görünceye veya hayızdan kesilme yaşı olan 55 yaşına kadar bekler ve üç ay da şüphe yüzünden bekleyerek iddetini tamamlar. Delil, boşama iddetini bildiren âyetin[4] açık anlamı ile Hz. Osman’ın süt emziren ve bu yüzden ay hali kesilen bir kadınla ilgili uygulamasıdır.[5]

Mâlikî ve Hanbelîlere göre, temizlik hali uzayıp giden kadın çoğunlukla gebelik süresi olan dokuz ay bekledikten sonra, şüphe yüzünden üç ay daha bekler. Buna göre böyle bir kadının iddeti bir yılda bitmiş olur. Delil, Hz. Ömer’in uygulamasıdır. Diğer yandan iddetten maksat, rahmin temiz olduğunu anlamaktır. Yukarıda belirtilen süre geçince bu maksat gerçekleşmiş bulunur.[6] Bununla kadının uzun yıllar kocasız kalması ve eski kocanın maksadı aşan nafaka yükümlülüğü önlenmiş olur.

Ay halinin kesilmesi süt emzirme yüzünden olmuşsa Mâlikîlere göre bir yıllık iddet süresi, emzirme süresi olan iki yılın sona ermesinden itibaren başlar ve bir yıl sonra iddet biter. Yılın son günü bile olsa ay hali görürse iddeti üç ay haline dönüşür.

Normal ay hali günlerini unutan ve sürekli kan gelmesi yüzünden özürlü bulunan kadının iddeti, Hanefîlere göre yedi aydan ibarettir. Burada her temizlik süresi ikişer ay ve üç hayız süresi de on’ar günden bir ay olarak hesaplanmıştır. Fetvaya esas olan görüş budur. Bununla birlikte böyle birisinin iddetinin üç ayın geçmesi ile sona ereceği de söylenmiştir. Ancak özür kanı gören kadın normal ay hali günlerini, tarihleri ile biliyorsa, önceki bilgisine göre üç ay halini tamamlayınca iddeti sona ermiş olur.

Özür kanı gören ve ay hali günlerini de unutmuş bulunan bir kadın Şâfiî ve Hanbelîlere göre üç ay, Mâlikîlere göre ise bir yıl süreyle iddet bek­ler.[7]

Dipnotlar:

[1]. Talâk, 65/4. [2]. İbn Âbidîn, age, I, 279 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, Kahire, t.y. I, 363. [3]. et-Cezîrî, Kitabü’l-Fıkh ale’l-Mezâbibi’l-Erbaa, IV, 549, 550. [4]. Bakara, 2/228. [5]. Zühaylî age, VII, 640, 641. [6]. İbn Rüşd, age, II, 77, 78; Zühaylî age, VII, 641. [7]. İbn Âbidîn, age, II, 828 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 766 vd.; Şirbînî, Muğni’l-Muhtac, III, 385-387.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KISACA İDDET NE DEMEK?

Kısaca İddet Ne Demek?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.