Kudüs'te Haseki Sultan Tekkesi, 473 Yıldır İhtiyaç Sahiplerine Yemek Dağıtıyor

Osmanlı devletinin 473 yıl önce Kudüs'te yaptırdığı, ihtiyaç sahiplerine sıcak aş imkanı sağlayan Haseki Sultan Tekkesi, her yıl olduğu gibi bu Ramazan'da da yoksullara iftar vermeye devam ediyor.

Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan'ın 1552'de Mescid-i Aksa'nın Meclis Kapısı'na 100 metre mesafede yaptırdığı bu tekke, asırlara meydan okuyarak varlığını sürdürüyor.

ASIRLARDIR KAPANMAYAN HAYIR KAPISI

Osmanlı Devleti'nin "kapanmayan hayır kapısı" olarak nitelenen tekkede yıl boyunca ihtiyaç sahibi ailelere yemek hazırlanıp, ücretsiz dağıtılıyor. Özellikle Ramazan ayında tekkeye gelenlerin sayısında her zaman genel bir artış yaşanıyor.

Filistinli tarihçi Arif el-Arif'in "Kudüs Tarihinde Ayrıntılar" isimli kitabında, "Türklerin Kudüs'te yaptırdığı en güzel hayır yerlerinden biri" olarak bahsettiği tekkenin giderlerinin İsrail'in kurulduğu 1948 yılından önce Osmanlı devletinin vakfettiği dükkanlardan karşılandığını belirtiyor.

Haseki Sultan Tekkesi Müdürü Bessam Ebu Lubde, Filistin'de birçok vakıf gelirinin bu tekkeye tahsis edildiğine işaret ederek, "Kudüs surlarını inşa eden de Kanuni Sultan Süleyman'dır. Osmanlı devletinin Filistin’de ve özellikle Kudüs'te köklü bir tarihi olduğunu unutmamalıyız." dedi.

"Ramazan ayı boyunca ve yılın her günü Kudüs'teki ihtiyaç sahibi ailelere yemek dağıtılıyor. Ancak, İsrail'in Gazze'de Filistin halkına yönelik soykırımı sonrası Kudüs’ün ekonomik, siyasi ve sosyal durumu çok kötüleşti." diyen Ebu Lubde, İsrail'in abluka, kontrol noktaları ve sıkı tedbirlerine rağmen direnmeye devam ettiklerini belirtti.

MESCİD-İ AKSA'YA VAKFEDİLMİŞ BİR TEKKE

Haseki Sultan Tekkesi Müdürü Ebu Lubde, giderleri Hürrem Sultan tarafından vakfedilen malların gelirlerinden karşılanan tekkenin Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresi tarafından denetlendiğini kaydetti.

Tekkenin bilhassa Ramazan ayında Kudüs'teki yoksul aileler için önemine dikkati çeken Ebu Lubde, "Yıl boyunca ihtiyaç sahibi 50 ila 70 aileye günlük yiyecek sağlıyoruz. Ramazan ayında bu miktarı kat be kat artırıyoruz." diye konuştu.

Ebu Lubde, "Sabah ailelere, öğleden sonra Mescid-i Aksa'nın ziyaretçilerine, akşam ise Mescid-i Aksa imamları ve muhafızları dahil tüm birimlere yemek hazırlıyoruz." bilgisini paylaştı.

Ramazan ayında ikindi vakti yemek dağıtımı yaptıklarını ifade eden Ebu Lubde, yemek için gelenlerin kaşık ve çatallarıyla tekkeye geldiğini aktardı.

KUDÜS'TE YOKSUL FİLİSTİNLİLERİN SIĞINAĞI

Doğu Kudüs'te sayıları 390 bin olduğu tahmin edilen Filistinlilerin yüzde 80'den fazlası, yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

İhtiyaç sahibi Filistinliler, şehirde hayatlarını devam ettirebilmek için sosyal yardım kuruluşlarına yöneliyor.

Ebu Lubde, "Kudüs'te onurlu ve gururlu aileleri korumak ve hayatlarının bir bölümünde onlara yardımcı olmak için burada görev yapıyoruz. Bu Kudüs'te bizi birbirimize bağlayan bir bağ." dedi.

Tekkedeki yemek dağıtımında kendilerine özgü üsluba dikkati çeken Ebu Lubde, "Tekkeye girenin kim olduğunu, fakir mi zengin mi olduğunu sormuyoruz. Yemek dağıtılmakla bereketleniyor. Bazen tekkeye gayrimüslimler de geliyor ama biz kimseyi geri çevirmiyoruz ve herkese yemek veriyoruz." diye konuştu.

Ebu Lubde, "Ramazan ayında Mescid-i Aksa'da ibadet edenlerin sayısı artıyor. Bu sebeple herkese yemek verebilmek için miktarları iki veya üç katına çıkarıyoruz. Yemeğin türünü de değiştirmiyoruz, tekkeye gelen herkese et, tavuk ve pilav vermeye devam ediyoruz." ifadelerini sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.