Küllü Nefsin Zaikatül Mevt Ne Demek? Arapça, Türkçe Okunuşu ve Anlamı Nedir?
Küllü nefsin zaikatül mevt ne demek? Küllü nefsin zaikatül mevt anlamı nedir? Hangi surede? "Küllü nefsin zaikatül mevt" ayetinin Arapça, Türkçe okunuşu ve tefsiri...
Ankebut suresi 57. ayetinde geçen "Küllü nefsin zaikatül mevt sümme ileyna turce'un" ayeti camilerimizin çevresinde bulunan çoğu musalla taşının üzerinde yazılmaktadır. Çoğu kez gördüğümüz, okuduğumuz bu ayetin anlamı nedir? Ayet Müslümanlara nasıl bir uyarıda bulunmaktadır? İşte ayetin Arapça, Türkçe okunuşu, anlamı,tefsiri.
- Arapça:
- Okunuşu:
"Küllü nefsin zaikatül mevt(i), śümme ileynâ turce’ûn."
- Anlamı:
"Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz. "
Ankebût sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 69 âyettir. İsmini, 41. âyetinde misâli verilen örümcek mânasındaki اَلْعَنْكَبُوتُ (ankebût) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 29, iniş sırasına göre 85. sûredir.
AYETİN TEFSİRİ NEDİR?
- Ankebut Suresi 56. 57. 58. 59. ve 60. Ayetlerin Tefsiri:
İnsanın yaratılış gâyesi Allah’a kulluktur. Bunun için dünyaya gönderilmiştir. Ona vatan, can, mal ve diğer bütün imkânlar hep bu gâye uğrunda kullanmak üzere verilmiştir. Dolayısıyla bunlar gâye değil, Allah’a kulluk için birer vesiledir. Yüce Rabbimizin, yeryüzünün yeterince geniş olduğunu beyân ettikten sonra, yalnızca kendine kulluk yapılmasını emretmesi, bulunduğumuz yerde Allah’a kulluk zorlaştığı zaman hicret etmeye açık bir teşviktir. Âyet-i kerîme, o dönemde Mekke’de müşriklerin baskısı altında dinî vazifelerini yerine getirmede zorlanan müslümanlara Medine’ye veya müsait yerlere hicreti tavsiye etmektedir. Nitekim onlar önce Habeşistan’a, sonra da Medine’ye hicret etmişlerdir.
Hicret söz konusu olunca insanın karşısına bazı engeller çıkabilir:
Birincisi; insan içinde doğduğu, büyüdüğü, havasıyla suyuyla hemhâl olduğu vatanını, yurdunu ve milletini terk etmekte zorlanabilir. Şunu bilmek gerekir ki, müslümanın gerçek vatanı, Allah’ın emirlerini yerine getirdiği ve Allah’ın yasaklarından uzak durduğu yerdir. Onun için aslolan vatan millet değil Allah’a kulluktur. Eğer belirli bir dönemde vatan, millet sevgisi ile Allah’a kulluk çatışırsa, gerçek bir mü’mine gereken vatan, millet sevgisini bir kenara bırakıp Allah’a ibâdeti seçmektir.
İkincisi; insan, canına bir tehlikenin ârız olmasından ve keyfinin bozulmasından endişe edebilir. Bu hususta da endişeye ve korkuya gerek yoktur. Çünkü dünya hayatı fânidir ve her insan mutlaka ölecektir. O halde dünya hayatına ve dünya zevklerine fazla heves etmemek gerekir. Hiç kimse bu dünyaya ebedi yaşamak için gelmemiştir. Bu sebeple, asıl gayemiz hayatımızı kurtarmak, onu garanti altına almak değil, imanımızı nasıl koruyacağımızın ve Allah’a kulluğun gereklerini nasıl yerine getireceğimizin derdine düşmektir. Zira hepimiz ölecek, sonunda Allah’ın huzuruna dönecek ve orada dünyadaki tercihlerimize göre bir karşılık göreceğiz. İman edip sâlih ameller işleyenleri; Allah yolunda meşakkatlere sabredip, fani sevdâlara değil, yalnızca Allah’a güvenip dayananları orada çok güzel mükâfatlar beklemektedir.
Üçüncüsü; hicret edip yerini yurdunu terk eden insan, elindeki imkânlardan mahrum kalacağı için rızık endişesine kapılabilir. Bu endişeye de gerek yoktur. Çünkü karada, havada ve denizde gördüğümüz nice canlı, hayvan veya kuş kendi rızıklarını beraberlerinde taşımazlar. Onları Allah rızıklandırır; nereye gitseler, Allah’ın lütfuyla rızıklarını bulurlar. Bu sebeple, imanımız ve kulluğumuz uğrunda yurtlarımızdan ayrılmak zorunda kaldığımızda yiyecek bir şey bulamamak gibi bir endişe yersizdir. Böyle kuruntularla cesaretimizi zedelemeye gerek yoktur. Çünkü Allah, sayısız canlıya rızkını verdiği gibi, aynı kaynaktan bizi de rızıklandıracaktır. Bu hususta mühim olan Allah’a tam olarak güvenip dayanmaktır.
Nitekim Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenip dayansaydınız, Allah, kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı. Kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları hâlde akşam doymuş olarak dönerler.” (Tirmizî, Zühd 33; İbn Mâce, Zühd 14)
Hz. Mevlânâ, rızık konusunda yersiz endişelere düşmenin gereksizliğini şöyle bir misalle anlatır:
“Ansızın bir arslan geldi, adamın birini kaptı, ormana çekti götürdü. O adam, ormana doğru çekilip götürülürken ne düşündü ise, ey din üstadı, sen de onu düşün. Kazâ ve kader arslanı bizi ölüm ormanına doğru çekip götürüyor. Halbuki canımız dünya işleri ile, sanatla oyalanmaktadır. Nitekim halk da, boğazına kadar acı suyun içine batmış gibi yoksulluktan ödü kopar. İnsanlar yoksulluktan, fakirlikten korkacakları yerde, o yoksulluğu yaratandan, yâni Allah’tan korksalardı, çekinselerdi, onlara yer yüzünde defineler, hazîneler belirirdi.” (Mevlânâ, Mesnevî, 2202-2206. beyitler)
Kaynak: kuranvemeali.com
BENZER YAZILAR
- Rabbi Yessir Duası - Rabbi Yessir Vela Tuassir Rabbi Temmim Bil Hayr Anlamı
- Sübhane Rabbiyel Ala Ne Demek?
- Sübhane Rabbiyel Azim
- Semiallahü Limen Hamideh
- Sübhanallahi ve Bihamdihi Sübhanallahil Azim
- Ayetel Kürsi
- Sadakallahülazim Ne Demek?
- Subbuhun Kuddüsün Rabbuna ve Rabbul Melaiketi Verruh
- Estağfirullah el Azim Ne Demek?
- Sübhanallahi ve Bihamdihi Sübhanallahil Azim
- Allahümme Ecirna Minennar Anlamı
- Hüvallahüllezi Suresi Anlamı ve Okunuşu
- Sübhanallahi Velhamdülillahi Vela İlahe İllallahu Vallahu Ekber Anlamı, Ne Demek?