Kulluğa Çağrı

Kulluk, öncelikle Allah’ı tanımak yani onu Rab olarak kabul etmek ve sonra da ona ibadet etmektir. Yani kulluk hem imanı hem de ibadeti kapsamaktadır. Kulluğa çağrı peygamberlerin görevlerinden de birisidir.

Rabbimiz insanları, kendisine kul olmaları için yarattığını bildirmektedir. “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 56) Âyette bahsedilen kulluk, öncelikle Allah’ı tanımak yani onu Rab olarak kabul etmek ve sonra da ona ibadet etmektir. Yani kulluk hem imanı hem de ibadeti kapsamaktadır. Kulluğa çağrı peygamberlerin görevlerinden de birisidir.

Çağrı yani tebliğ peygamberlerin ortak özelliklerindendir. Bu görev yapılmadığı zaman peygamberlik görevi yapılmış olmaz. “Ey Resûl! Rabb’inden sana indirileni tebliğ et (duyur). Eğer bunu yapmazsan, o takdirde O’nun Risâletini (sana gönderdiğini) tebliğ etmemiş (duyurmamış) olursun. Ve Allah seni insanlardan korur. Muhakkak ki Allah, kafirler kavmini hidayete erdirmez.” (Mâide, 5/67)

DİNİ TEBLİĞ GÖREVİ

Tebliğ görevi bütün peygamberlerin görevlerindendir. Onlar insanları, önce Allah’ı tanımaya sonra da ibadete çağırmışlardır. Rasûlüllah’ın (s.a.v.), Muaz b. Cebel’i Yemen’e vâli olarak gönderirken yaptığı tavsiye, tebliğde neyin öncelikli olduğunu açık bir şekilde göstermektedir:

“(Ey Muaz!) Yemenlileri dâvet edeceğin ilk şey ‘La İlahe İlallah Muhammedün Rasûlüllah’ şehâdeti olsun. Eğer bu iki şehâdeti ka­bul ederlerse, bu defa Allah’ın her gece ve gündüzde beş vakit namaz farz kıldığını onlara bildir. Eğer onlar bu hususta da sana itaat ederlerse, bu defa onlara mallarında Allah’ın zekatı farz kıldığını bildir. Bu zekat, zenginlerinden alınır ve fakirlerine verilir.” (Buhârî, Zekat, 1)

Bir başka hadiste ise Rasûlüllah (s.a.v.), cennete gitmesine vesile olacak ameli soran kişiye şu tavsiyede bulunmuştur. “Alllah’ı Rab olarak kabul edip ona hiçbir şeyi ortak koşmaman, beş vakit namazı kılıp, zekatı vermen ve Ramazan orucunu tutmandır.” (Buhârî, Zekat, 1)

İMANA ÇAĞRI 

Allah’ın gönderdiği 124.000 peygamberin- bunlardan 315’inin Rasûl olduğu bildirilmiş- (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 266) hepsinin ilk yaptığı insanları Allah’ı tanımaya yani ona inanmaya çağırmalarıdır.

“Andolsun biz, her ümmete, ‘Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının’ diye (tebliğ yapan) bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan kimini doğru yola iletti; onlardan kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün.” (Nahl, 16/36)

İBADETE ÇAĞRI

Kur’an’da, Allah’a imandan sonra bu çağrıya uyanlara ibadetler tavsiye edilmiştir. Bu sebeple birçok yerde imanla salih amel peş peşe zikredilmiş ve Allah bu ikisini yapanlara güzel vaadlerde bulunmuştur. “İman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara, 2/82)

İman ve ibadet bilinciyle hareket eden bir kul özellikle de büyük günahlardan sakınmalıdır. Bir hadiste helak edici olarak belirtilen büyük günahlardan şunlar sayılmıştır: “Allah’a ortak koşmak, efsun (sihir, büyü) yapmak, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı bir kimseyi haksız yere öldürmek, yetim malı yemek, riba (faiz) yemek, düşmana hücum anında savaştan kaçmak, namuslu, kendi halinde mü’min kadınlara zina iftirası yapmaktır.” (Buhârî, Vesâyâ, 23; Müslim, İman, 144)

Bu günahlardan kaçınıldığında Allah Teâlâ, kulun yaptığı küçük hataları affedeceğini ferman buyurmaktadır. “Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi (şerefli bir makama) ikram olunacağınız bir yere koyarız.” (Nisâ, 4/31) “Onlar ki -ufak tefek hataları bir yana- büyük günahlardan ve fuhuştan içtinap ederler (sakınırlar). Muhakkak ki Rabbin, mağfireti geniş olandır…” (Necm, 53/32)

KULUN RABBİ'NE KARŞI VERDİĞİ SÖZ

Kulluk hem imanı hem de ibadeti, hatta insanın nefes alıp verdiği her anı kapsamaktadır. Bunun için zaman, mekan ve şekil söz konusu değildir. “Nerede olursanız olun O (Allah) sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.” (Hadîd, 57/4) “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf, 50/16)

Allah Teâlâ’nın beş vakit namazı günün farklı zaman dilimlerine dağıtması da bir hikmettir. “Şüphe yok ki namaz, müminler üzerine vakitleri belli olarak yazılmış bir ödevdir.” (Nisâ, 4/103) İslâm’ın şartlarından sadece namaz kulun bütün hayatını kapsamaktadır. Allah, kendini Rab olarak tanıyan kulun sabah erkenden kalkarak kendisine şöyle söz vermesini istemektedir. “(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet. Nimete erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, doğrudan sapmışların yoluna da değil!” (Fâtiha, 1/5-7) Söz verme günün diğer vakitlerinde de devam etmekte ve en son istirahata çekilmeden önce bir kez daha aynı sözlerini yenilemesini Allah Teâlâ kulundan istemektedir. Böylece kulun, Rabbine karşı verdiği bu söz, en azından diğer namaz vaktine kadar devam etmeli kötülük yapmasını engellemelidir. “Kitaptan sana vahyedileni oku, namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten men eder. Allah’ı anmak her şeyden önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût, 29/45)

Kaynak: Yrd. Doç. Dr. Mustafa Karabacak, Altınoluk Dergisi, Sayı: 389

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.