Kulun Ahlâk Karnesi
Namaz, kulun bir nevî ahlâk karnesidir. Mânevî şahsiyet ve karakterinin bir aynasıdır. Mevlânâ Hazretleri buyurur: “Kıldığın namaz, sana çobanlık eder; seni kötülüklerden, kurtlardan kurtarır!”
Rabbimiz’in emir buyurduğu bütün kulluk vazifeleri, bizler için birer huzur, ferahlık ve saâdet vesîlesidir. Cenâb-ı Hakk’ın bizim namazımıza, ibadetimize ihtiyacı yoktur. Fakat bizler, namaz ve diğer ibadetlerle Cenâb-ı Hakk’a sığınmaya muhtacız.
Zira ibadetler, âdeta rûha verilen vitaminler mesâbesindedir. Günahlara, haramlara, kerahatlere, velhâsıl bizi Rabbimiz’den uzaklaştıran bütün mânevî virüslere karşı, direncimizi artıran bir muhafaza vesîlesidir.
MÜMİNİN KALESİ
Eskiden bir düşman saldırısı olduğunda, halk sağlam kalelere sığınırdı. Namaz da bizim için günahların tasallutuna, nefs ve şeytanın hücumlarına karşı, Rabbimiz’in muhafazasına sığınma vesîlesidir. Namazda bu mânevî zırhı lâyıkıyla kuşanabilenler, “Onlar ki namazlarında dâimdirler.” (el-Meâric, 23) âyet-i kerîmesi muktezâsınca, her an Hakk’a ubûdiyet hâlet-i rûhiyesini devam ettirirler. Böylece ilâhî yardıma mazhar olarak; günah ve mâsıyetlere karşı mânevî bir direnç kazanırlar.
Nitekim Cenâb-ı Hak:
“Ey îmân edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin…” (el-Bakara, 153) buyurmaktadır. Namazla Allâh’a sığınmanın bereketine dâir şu hâdise ne kadar ibretlidir:
FİRAVUNUN ŞERRİNDEN MUHAFAZA
Hazret-i İbrahim -aleyhisselâm- âilesiyle birlikte Mısır’a girdiği zaman, Firavun’un adamları, cemâl sahibi bir kadın olduğu için Sâre Vâlidemiz’i İbrahim -aleyhisselâm- ile birlikte Firavun’un sarayına götürdüler. Sâre Vâlidemiz, hemen iki rekât hâcet namazı kılarak Firavun’un şerrinden Allâh’a sığındı. Firavun ona yaklaşmak istediğinde korktu, titredi ve onun hemen serbest bırakılmasını emretti. Hattâ Hâcer Vâlidemiz’i de onlara hediye edip bir an önce gönderilmelerini istedi. Yani Cenâb-ı Hak, Sâre Vâlidemiz’i namaz vesîlesiyle Firavun’un şerrinden muhafaza buyurdu.
Bilhassa günahların ve fitne-fesâdın çoğaldığı âhir-zaman hengâmında namazla Allâh’a sığınıp O’ndan yardım dilemek, büyük bir ehemmiyet arz etmektedir. Bizler de, namaz başta olmak üzere, bütün ibadetlerin feyz ve rûhâniyeti içinde yaşamaya gayret edelim ki, -Allâh’ın yardımıyla- hem zamanın fitnelerinden korunabilelim, hem de nefsin ihtiraslarına ve şeytanın iğvâlarına karşı mukâvemet gösterebilelim.
NAMAZI HAKKIYLA YERİNE GETİRMEK
Âyet-i kerîmede şöyle buyrulmaktadır:
“…Namazı dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı fahşâ ve münkerden (hayâsızlıktan ve kötülükten) alıkoyar…” (el-Ankebût, 45)
Yani namazı hakkıyla kılan bir insanda hayâsızlık ve diğer kötülüklerin olmaması gerekir. Namaz kıldığı hâlde günahlardan yeterince sakınmayan bir kimsenin, kıldığı namazı gözden geçirmesi îcâb eder. Nerede hata yaptığına bakıp noksanlıklarını telâfîye gayret göstermesi gerekir.
Nitekim Tâbiîn neslinin büyük imamlarından Ebu’l-Âliye der ki:
“Biz, kendisinden (hadis) almak için bir kişinin yanına gittiğimizde, onun namaz kılışına bakardık: Eğer namazını (tâdil-i erkân ve huşû ile) güzelce kılarsa, «O, diğer işlerini de güzel yapar.» diyerek yanına otururduk. Şâyet namazını gâfilâne kılarsa; «Onun, diğer işleri de böyle (dikkatsiz ve tutarsız)dır.» diyerek yanından kalkardık.” (Dârimî, Mukaddime, 38/429)
Demek ki namaz, kulun bir nevî ahlâk karnesidir. Mânevî şahsiyet ve karakterinin bir aynasıdır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2017 – Ağustos, Sayı: 377, Sayfa: 032
BEŞ VAKİT NAMAZ NASIL KILINIR? (TÜM NAMAZLAR) - VİDEO
NAMAZ VE HİKMETLERİ (OSMAN NURİ TOPBAŞ) - VİDEO