Kur’an Eğitimine Kaç Yaşında Başlanmalı?

Çocuklar ne zaman Kur’an öğrenmeye başlayabilir?

Pedagolojik olarak bakıldığı zaman, 4 yaşına gelen çocuklarda ezber ve alfabetik öğrenme süreci başlamıştır. Bu dönemdeki çocuklar çevresinde gördükleri ve duydukları her şeyi kolay bir şekilde kaparlar.

Erken yaşlarda çocuklarına Kur’an-ı Kerim eğitimini vermek isteyen aileler, 4 yaş döneminde dini motifli şarkıları ezberletmekle işe başlayabilirler. Buradaki asıl amaç, ‘bir an önce ezberletmek’ değil ‘sevdirmek’tir.

Öğrenme aşamaları onlar için ne kadar doğal olursa, eğitime uyum sağlamaları da bir o kadar hızlı ve zahmetsiz olur. Bu yaş grubundaki çocuklar ‘kulak’ ile öğreneceğinden dolayı dinleyerek öğretmek onlar için daha faydalı olacaktır.

DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN EN ÖNEMLİ NOKTA

Elif-ba’yı kendiniz öğretmeyecek, çocuğunuza camiye ya da Kur’an kursuna göndermeyi düşünüyorsanız, dikkat etmeniz gereken en önemli nokta ‘çocuğunuzun çocukluğunu engellemeyen bir mekan ve çocuklarla arası iyi olan bir hoca bulmak’ olacaktır. Bu iki koşulun sağlanmasıyla çocuğunuzun ilerleyen zamanlarda Kur’an-ı Kerim okumaya duyduğu heves daha da artacaktır.

EN BÜYÜK YANLIŞ

Ailelerin farkında olmadan yaptığı en büyük yanlış ise çocuklarının ezberlediği sureleri, başkalarına överek anlatmalarıdır. Her ne kadar iyi niyetle de yapılsa, bu davranış çocuklarda rekabete neden olacaktır. Aileler, çocuklarında bu hatayı yapmamaya özen göstermelidir.

Kaynak: Hatice Kübra Tongar, Korkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimi, Hayy Kitap

 

İslam ve İhsan

ÇOCUĞA DİNİ EĞİTİM NASIL VERİLMELİ?

Çocuğa Dini Eğitim Nasıl Verilmeli?

ÇOCUKLARA KUR'ÂN EĞİTİMİ VERMENİN ÖNEMİ

Çocuklara Kur'ân Eğitimi Vermenin Önemi

KURÂN-I KERÎM'İ EZBERLEME TEKNİKLERİ

Kurân-ı Kerîm'i Ezberleme Teknikleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.