Kur’ân-ı Kerîm Eğitim ve Öğretimine Ehemmiyet Vermek

İnsanlığa hidâyet rehberi olan Kur’ân-ı Kerîm, Allâh Teâlâ’nın biz kullarına göndermiş olduğu ilâhî bir emânettir. Bu emâneti nefsimizden başlayarak Allâh’ın kullarına taşıyabilmek, en mühim hizmetlerin başında gelir.

İNSANLARIN EN HAYIRLISI

Nitekim hadîs-i şerîfte:

“Sizin en hayırlınız, Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenen ve öğretendir.” (Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân, 21) buyurulmuştur.

Bir insana yapılabilecek en büyük hizmet, onun ebedî istikbâlini kazanmasına yardımcı olmaktır. Bunun yolu da onu istikâmet üzere bir kulluğa yönlendirebilmektir ki bu da ancak Kur’ânî duygularla istikâmetlenmek ve ahlâklanmakla mümkün olur.

KUR'ÂN, GÖNÜLLERE ŞİFA, HİDÂYET VE RAHMET KAYNAĞIDIR

Kur’ân, muzdarip rûh­la­ra, yor­gun gö­nül­le­re şi­fâ ve te­sel­lî bah­şe­di­ci ilâ­hî hik­met­ler men­ba­ıdır. Yü­ce Rab­bi­miz, ilâ­hî ke­lâ­mı­nı tüm in­san­lı­ğa şöy­le takdîm eder:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ

وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ

“Ey in­san­lar! Si­ze Rab­bi­niz­den bir öğüt, gö­nül­le­re bir şi­fâ, mü­min­ler için bir hi­dâ­yet ve rah­met gel­miş­tir.” (Yû­nus, 57)

Kur’ân-ı Ke­rîm, kı­yâ­me­te ka­dar be­şe­riye­tin ih­ti­yaç­la­rı­nı kar­şı­la­ya­bi­le­cek ke­mâ­lât, ha­kî­kat ve sırları muh­te­vî bu­lun­ma­sıy­la da, muh­te­şem bir rehber hü­vi­ye­tin­de­dir. Al­lâh Te­âlâ Kur’ân-ı Ke­rîm’in bu hu­sû­si­ye­ti­ni şöy­le beyân eder:

“Şüp­he­siz ki bu Kur’ân en doğ­ru yo­la ile­tir; sâ­lih amel­ler­de bu­lu­nan mü­min­le­re, ken­di­le­ri için bü­yük bir mü­kâ­fât ol­du­ğu­nu müj­de­ler.” (el-İs­râ, 9)

KUR'ÂN-I KERİM KIYAMETE KADAR VARLIĞINI DEVAM ETTİRECEK

Kur’ân-ı Ke­rîm, reh­ber­li­ği kı­yâ­me­te ka­dar de­vâm ede­cek olan ilâ­hî bir ki­tap ol­du­ğun­dan, onun göl­ge­si al­tın­da­ki her mü­min de, ölü­mün ebe­diyet ka­pı­sı ara­la­nın­ca­ya ka­dar Kur’ân’ın gösterdiği istikâmette yaşamalıdır. Yâni Kur’ân’ın rehberliğine sâ­dık kal­malı ve bu yüce emânet ile insanlığın hidâyet ve huzûruna vesîle olarak gelecek nesilleri onunla îmâr ve ihyâ etmeyi kendisine bir vazife bilmelidir. Bu vazîfenin ne kadar azametli olduğunu, asr-ı saâdette yaşanan şu hâdise açık bir şekilde sergilemektedir:

KUR'ÂN'I ÖĞRETME YOLUNDA ŞEHİT OLAN SAHABELER

Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, bir talep üzerine Ra’l, Zekvân, Usayye ve Benû Lihyân kabîlelerine ensâr-ı kirâmdan, kendilerine “kurrâ” adı verilen yetmiş kadar Kur’ân muallimi göndermişti. Bunlar, Bi’r-i Maûne denilen yere vardıklarında, bu kabîlelerin ahâlîsi ihânette bulunarak onları şehid ettiler. Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e bu haber ulaşınca tam bir ay o kâtillere bedduâda bulundu.

Kendisini Tâif’te taşlayanlara bile bedduâda bulunmayan rahmet ve şefkat peygamberinin Kur’ân muallimlerine yapılan bu ihânet karşısında bedduâda bulunması, Kur’ân hizmetine mânî olanların ne büyük bir cürüm işlediklerinin bir göstergesi olduğu gibi, Kur’ân hizmetkârlığını ihlâsla îfâ etmenin, Allâh Rasûlü’nün nazarında ne şerefli bir mevkii bulunduğunun da açık bir delilidir.

Peygamber Efendimiz’in Kur’ân-ı Kerîm’e verdiği bu büyük ehemmiyet, O’nun mânevî terbiyesi altında olgunlaşan ashâb-ı kirâmın gönül dünyasına, kâbına varılmaz bir Kur’ân muhabbeti olarak aksetmekteydi. Nitekim ashâbın Kur’ân-ı Kerîm’e duydukları eşsiz muhabbet tablolarından sadece bir tânesi şöyledir:

SAHÂBE-İ KİRÂM'IN KUR'ÂN SEVGİSİNE DAİR İBRETLİ BİR HADİSE

Zâtü’r-Rikâ Gazvesi’nde ashâbdan Ammâr bin Yâsir ile Abbâd bin Bişr -radıyallâhu anhümâ-, Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e gelerek, gönüllü olarak gece nöbet tutmak istediklerini söylemişlerdi. Bu talepleri kabul edilince Ammâr -radıyallâhu anh-, gecenin ilk yarısında istirahat etmeyi tercih ettiği için uyudu. Arkadaşı Abbâd -radıyallâhu anh- ise kalkıp namaza durdu. O sırada gizlice kendilerine yaklaşmış olan bir müşrik, Abbâd -radıyallâhu anh-’ı farkedip ona bir ok fırlattı. Abbâd -radıyallâhu anh-, hiç istifini bozmadan, vücûduna isâbet eden bu oku çıkarıp namazına devâm etti. Fakat ardından ikinci ve üçüncü oklar da vücûduna isâbet etti. O ise her defâsında okları çekip çıkarıyordu. Nihâyet rukû ve secdesini yaptıktan sonra arkadaşı Ammâr’ı uyandırarak:

“−Kalk! Ben yaralandım.” dedi. Ammâr’ın sıçrayıp kalkması üzerine gözcülerin iki kişi olduğunu anlayan müşrik kaçtı. Ammâr, Abbâd’ı kanlar içinde görünce:

“−Sübhânallâh! İlk ok isâbet ettiğinde beni uyandırsaydın ya!” dedi. Abbâd -radıyallâhu anh- ise namaza ve Kur’ân-ı Kerîm tilâvetine olan aşk ve şevkini gösteren şu cevâbı verdi:

“−Tam bir sûre okumaya başlamıştım. Onu bitirmeden namazı bozmak istemedim. Ama oklar peşpeşe gelince rukûya varıp seni uyandırdım. Allâh’a yemin ederim ki Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in korunmasını emrettiği bu gediği kaybetme endişesi olmasaydı, sûreyi yarıda bırakarak namazı kesmektense ölmeyi tercih ederdim!”[1]

Dipnot:  [1] Bkz. Ahmed bin Hanbel, Müsned, III, 343-344.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Vakıf-İnfâk-Hizmet, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.