Kur'an-ı Kerim'i Okumanın Gayesi Düşünmektir
Kur’an-ı Kerîm’i okumaktan gaye düşünmektir. Bu da ancak ağır ağır okumakla mümkündür. Ağır okumakla hem Kur’an’a saygı gösterilmiş olur ve hem de Kur’an, okuyana tesir eder.
Kur’an hakkındaki âyetlerden:
– “Kur’an okunduğu zaman derhal onu dinleyin. Susun, tâ ki (Allah'ın rahmeti ile) esirgenmiş olasınız. (A’râf sûresi, 204)
– “Gerçek bu Kur’an (insanları) öyle bir şeye (yola) doğrultup götürür ki, o en âdil ve en doğru bir yoldur. O, güzel güzel amel (ve hareketlerde) bulunan mü’minlere kendileri için muhakkak bir ecir olduğunu müjdeler.” (İsrâ sûresi, 9)
– “Biz Kur’an’dan peyderpey onu indiriyoruz ki , o mü’minler için bir şifâ ve bir rahmetdir. Zalimlerin ise (maddî ve manevî) ziyanından başkasını artırmaz.” (İsrâ sûresi, 82)
Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurur:
– Kur’an’ı öğrenip okuyan ve gereği ile amel eden kimse, içi misk dolu ve kokusu her yere yayılan bir kaba benzer. Kur’an’ı bildiği halde okumayan ve gereğiyle amel etmeyen kimse, ağzı iple bağlı bir kaba benzer. (Tirmizî)
– Kim Kur’an’ı öğrenip okur ve gereği ile amel ederse, onun ana ve babasına güneş gibi nurdan bir taç ile benzeri dünyada olmayan hülle giydirilir. (Bunlar bize niçin giydirildi?) diye sorduklarında, çocuğunuza Kur’an öğrettiğiniz için giydirildi, diye cevap verilir. (Hakîm)
KUR'ÂN'I TERTİL ÜZERE AĞIR OKUMAK LAZIMDIR
Kur’an-ı Kerîm’in heyetinde tertil müstehabdır. Zira Kur’an-ı Kerîm’i okumaktan gaye düşünmektir. Bu da ancak ağır ağır okumakla mümkündür. Bunun için Ümm-ü Seleme, radıyallahu anha, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) efendimizin kıraati gibi harf harf, ağır ağır ve kelime kelime okurdu.
Tertil, yani ağır ağır, tane tane okumak müstehabdır. İster Kur’an’ın manâsını anlasın, isterse anlamasın. Arapçayı bilmeyenin dahi ağır okuması lâzımdır. Çünkü ağır okumakla hem Kur’an’a saygı gösterilmiş olur ve hem de Kur’an, okuyana tesir eder.
Abdullah İbn Abbas radıyallâhu anh buyurur:
– Şübhe yok ki, bu Kur’an Allah Teâlâ’nın bir ziyafetidir. O halde ey Müslümanlar! Elinizden geldiği kadar Allah'ın ziyafetini öğreniniz. Şurası muhakkak ki, bu Kur’an Allah Teâlâ’nın sağlam bir ipidir. Bu Kur’an açık bir nurdur. Bir şifâdır. İnsanlara faideli bir ilâhî kelâmdır. Kur’an, ona yapışanlar için bir korunak, esaslarına uyanlar için bir kurtarıcı, bir sığınakdır. O kişiyi eğriltmez, doğru yola sevkeder. Hak yoldan saptırmaz. Allah'a götürür. Onun hikakatı bitmez, çok okumakla eskimez. Onu çok okuyun ve ahkâmı ile amel edin! Ne söylüyor ise onu tutun. Dediğinden dışarı çıkmayın! Zira şurası muhakkak ki, Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri, onu okuduğunuz takdirde, okuduğunuzun her bir harfine size on sevab verir. Sakın yanlış anlamayın. Bunu söylerken ben “elif lam mîm bir harfdir ve buna on sevâb verilir” demiyorum. Bilâkis şunu demek istiyorum ki; elif bir harfdir ve buna on sevâb verilir. Lam bir harfdir, buna da on sevâb verilir, mîm bir harfdir ona da on sevâb verilir.
KUR'ÂN OKUYUP AHKÂMI İLE AMEL ETMEK
Amr İbn As da şöyle buyurur:
– Kim ki Kur’an okur da ahkâmı ile amel ederse, sanki peygamberlik onun iki yanına konmuş olur. Sadece kendisine vahiy gelmez. Kim ki Kur’an okur da Allah'ın kullarından birine verilen bir şeyin, kendisine verilenden, yani okuduğu Kur’an’dan daha üstün olduğu inancında bulunursa, o kimse, Allah'ın büyük saydığını hakir görmüş, hakir saydığını da büyük görmüş olur. Çünkü Kur’an-ı Kerîm’i okuyup, onun ahkâmı ile amel etmiş olmaktan daha büyük bir nimet olamaz.
Hazreti Aişe radıyallahu anha, bir adamın Kur’an-ı Kerîm’i süratle okuduğunu gördüğünde:
– Bu adam ne Kur’an okuyor, ne de sükût ediyor, buyurmuşdur.
Rasûl-i Ekrem (s.a.v.):
– “Üç günden daha az müddetde Kur’an’ı hatmeden, ondan bir şey anlamamışdır” buyurmuşdur.
Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-5. s. 87-94
Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Dergisi, 376. Sayı