Kur'ân Kursları ve İmam-hatip Okullarına Sahip Çıkılmalı

HİZMET

Allah rızâsı için yapılan her çeşit hizmet, güzel ve mukaddestir. Fakat ideal insan yetiştirme gayreti her zaman öncelik ifade eder. Bu bakımdan gençliği ve nesilleri kendi medeniyet ve kültür değerlerimizle yetiştirme hizmetleri son derece mühim bir mesʼûliyettir. Bu çerçevede, ihlâsla gayret gösteren eğitim müesseselerine maddî ve mânevî sahip çıkılması, bizlere Cenâb-ı Hakkʼın lûtfettiği İslâm nîmetine şükür için vicdânî bir zarurettir.

EVLÂTLARIMIZA BIRAKACAĞIMIZ EN MÜHİM MÎRÂS

Dinden mahrûm olan kişi; aczini kuvvet, sefâletini seâdet bilen mücessem bir gâfildir. Oysa şâir Ali Ulvi Kurucu’nun dediği gibi:

Şâhâne gönül ülkesinin bahçesi; dîndir, 

Bülbüller öten bahçesi Kur’ân-ı Mübîn’dir... 

Onun için yavrularımıza verebileceğimiz en mühim mîrâsımız, onların âhıret âlemini kurtarmaya yönelik gayretlerimizdir.

TOPLUMUN HUZUR VE SELÂMETİ İÇİN

Hem çocuklarımıza dinî terbiye vermek, hem de kapanmakta olan Kur’ân Kursları ve İmâm Hatip Okullarını ihyâ etmek ve toplumun ahlâksızlık, cehâlet, terör ve anarşiye karşı huzur ve selâmetini temin etmek için gayretlerimizi artırmamız hepimizin üzerindeki bir vecîbedir. Bu vesîleyle çocuklarımıza Kur’ân bilgisini ve ahlâkını tahsîl ettirelim.

Âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hakk buyurur:

“Biz Kur’ân’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, mü’minler için şifâ ve rahmettir, zâlimlerin ise sadece ziyânını artırır.” (el-İsrâ, 82)

Bir başka âyet-i kerîmede de:

“...Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allâh’ındır. Fakat münâfıklar bunu anlamazlar.” (el-Münâfikûn, 7) buyurmaktadır.

KUR'ÂN KURSLARI VE İMAM-HATİP OKULLARI

Yukarıdaki âyet-i kerîme mûcibince evlâdlarımızı istikbâl endîşesi ve birtakım dünyevî arzular sebebiyle Kur’ân Kursları ve İmam-Hatip Okullarından uzak tutmak ve onları bu mânevî sofradan mahrûm bırakmak acı bir zaaftır. Zîrâ, istikbâli lutfedecek olan, ancak Kâinâtın Hâlıkı’dır.

Tarih şâhiddir ki, peygamber, evliyâ, sâdık ve sâlihlerin izinden giden milletler ihyâ ve âbâd olmuşlar; zıddına gidenler ise insanlık haysiyetini kaybederek berbâd olmuşlardır.

Nitekim hadîs-i şerîfte de:

“Muhakkak ki Allâh -celle celâlühû-, şu Kur’ân’la bazı kavimleri yükseltir. Bazılarını da alçaltır.” (Müslim; İbn-i Mâce) buyurulmaktadır.

Bu gerçekten ilhâmla şair Ali Ulvi Kurucu şöyle der:

Allâh’a dayan, gâyene tevfîkını versin, 

Kur’ân’a sarılmazsan eğer ye’se düşersin!.. 

O hâlde kendimiz ve evlâdlarımız için nûrlu fecirlerin doğması ve nûrânî iklîmlerin huzur, sükûn ve seâdetini tatmak, îmânın kalblerde yer bulmasını temîn edecek her vesîleyi destekleyip ihyâsına çalışmakla mümkün olur.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Muhabbetteki Sır, Erkam Yayınları