Kur’ân’ı Dinlemenin Fazileti
Kur’ân’ı dinlemenin fazileti nedir? Kurʼân-ı Kerîm’i dinleyen mü’minlerin mükafatı...
Kur’ân-ı Kerîm’i huzur ile dinlemek Allah’ın rahmetine nâiliyetin en başta gelen sebeplerinden biridir. Büyük müctehid ve muhaddislerden Leys ibn-i Sa‘d (v. 175/791), “Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin!”[1] âyet-i kerimesinden hareketle rahmet-i ilâhiyyenin en hızlı Kur’ân’ı dinleyen kimseye ulaşacağını bildirmiştir.[2]
Kur’ân okunduğunda âyetlerini anlayıp öğütlerinden ibret almak ve üzerinde güzelce tefekkür edebilmek için susarak ona kulak vermek gerekir. Sonra da ortaya koyduğu hükümlerle amel edilmelidir ki Allah’ın rahmetine nâil olunabilsin.[3]
Kurʼân-ı Kerîm’i dinleyen mü’minlerin Allah’a olan yakîn ve îmânları artar. Âyet-i kerimede şöyle buyrulur:
“...Allah’ın âyetleri mü’minlere okunduğunda, onların îmanlarını artırıp güçlendirir.” (el-Enfâl 8/2)
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) Kur’ân’ı okumayı sevdikleri gibi dinlemeyi de çok severlerdi. Abdullah bin Mes‘ûd (r.a) şöyle anlatır: Bir gün Rasûlullah (s.a.v):
“–Bana Kur’ân okur musun!” buyurdular. Ben:
“–Ey Allah’ın Rasûlü, Kur’ân size indirilmişken ben mi size Kur’ân okuyacağım?!” dedim. Allah Rasûlü (s.a.v):
“–Ben, Kur’ân’ı başkasından dinlemeyi de severim” buyurdular. Bunun üzerine kendisine Nisâ Sûresi’ni okumaya başladım. 41. âyete gelip “Her ümmetten bir şâhit getirdiğimiz ve seni de onlara şâhit olarak gösterdiğimiz zaman hâlleri nice olacak!” diye okuyunca “Şimdilik yeter!” buyurdular. Bir de baktım ki mübârek gözlerinden yaşlar akıyordu.[4]
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in Kur’ân’ı dinlemeyi sevmeleri, bu esnâda âyetler üzerinde daha rahat tefekkür etmeleri, mânâlarını daha iyi ve daha kolay anlamaları sebebiyle olabilir.[5]
Melekler de Kur’ân’ı dinlemeyi çok severler. Sahâbeden Üseyd bin Hudayr (r.a) anlatıyor: Bir gece (namazda) Bakara Sûresi’ni okuyordum. Atım da yanıbaşımda bağlı olduğu hâlde duruyordu. Bir ara at şahlanmaya başladı. Okumayı kestim; at sâkinleşti. Tekrar okumaya başladım, at yine şahlandı. Hattâ oğlum Yahyâ’yı atın çiğnemesinden endişe ederek yanıma aldım. O esnâda semâya baktığımda, üzerimde kandillere benzer bir şeyler olduğunu gördüm. Sonra onlar göğe doğru yükselip gözden kayboldu. Sabahleyin, olup biteni Rasûlullah (s.a.v)’e anlattım. Bana:
“–Oku ey Üseyd, oku!” buyurdular... Peşinden:
“–Ey Üseyd! O gördüklerinin ne olduğunu biliyor musun?” diye sordular. Ben de “Hayır” dedim. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurdular:
“–Onlar, senin Kur’ân tilâvetini dinlemeye gelen meleklerdi. Eğer sen okumaya devam etseydin, sabaha kadar seni dinleyeceklerdi. O melekler, insanlara gizli kalmayacak, insanlar da onları görebileceklerdi.”[6]
Gerçek mü’minler de Allah Rasûlü’nün izini tâkip ederek Allah’ın kelâmını okuyup dinler ve onun ulvî mânalarını düşünürler. İçindeki korkutucu tehditler sebebiyle tüyleri ürperir, imanları artar ve Rablerine tevekkül ederler. Sonra Allah’ın rahmetini ümid ederek bedenleri ve kalpleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar. Kur’ân’ı büyük bir edeple dinlerler. Gözleri yaşarır. Huşû, muhabbet ve recâ ile secdeye kapanırlar. Bunlar Allah’ın dostlarıdır ve onlara “ebrâr” ismi verilir.[7]
Allah Teâlâ Kur’ân’ı dinleyip de ona en güzel şekilde uyan kullarını hidâyetle müjdelemiş ve onların en akıllı insanlar olduğunu beyân eylemiştir.[8] Allah’ın kelâmını güzelce dinleyen müşriklerin de hidâyete ermeleri kuvvetle muhtemeldir.[9] Nitekim cinler âlemi Kur’ân’ı dinleyerek îmâna nâil olmuşlardır. Yüce Rabbimiz bu hâdiseyi şöyle haber verir:
“De ki: Bana cinlerden bir topluluğun (Kur’ân’ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi: «Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur’ân dinledik de ona inandık. Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız».” (el-Cin 72/1-2)
“Hani Kur’ân’ı dinlemek üzere cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik. Onlar, onun huzuruna gelince birbirlerine, «Susun!» dediler. Kur’ân’ın okunması bitince de uyarıcı olarak kavimlerine döndüler. Dediler ki: Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Mûsâ’dan sonra indirilen, kendinden önceki kitapları doğrulayan, gerçeğe ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.” (el-Ahkâf 46/29-30)
Dipnotlar:
[1] el-Aʻrâf 7/204.
[2] Kurtubî, el-Câmi’, 1: 9.
[3] Taberî, Câmiu’l-beyân, 13: 344.
[4] Buhârî, Tefsîr, 4/9; Müslim, Müsâfirîn, 247.
[5] Bkz. Nevevî, el-Minhâc, 6: 88; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, 9: 94.
[6] Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 15.
[7] Bkz. el-Enfâl 8/2; ez-Zümer 39/23; İbn Kesîr, Tefsîr, 7: 94-95.
[8] ez-Zümer 39/17-18; Mâtürîdî, Te’vîlât, 8: 669-670.
[9] et-Tevbe 9/6.
Kaynak: Doç. Dr. Murat Kaya, Kitabımız Kur’ân Muhtevâsı ve Fazîletleri, Erkam Yayınları