Kur’an’ın İndiği Çevre

Kur'an ve Tefsir

Kuran'ın indiği çevre nasıldı? İslam dini Mekke ve Medine etrafında nasıl karşılanmıştır?

Peygamber Efendimizin yetiştiği toplum ve dönemin gelenekleri, görenekleri, inançları, fikirleri ve alışkanlıkları ile Hz. Peygamber'in gönderilişi arasında çok sağlam ve güçlü bağlar vardır. Peygamber Efendimiz o toplumun bir ferdidir ve orada mevcut olan her şeyden haberdardır.

İslam’dan önce Arapların çoğunluğu büyük bir sapıklık içindeydiler. Allah’ın dışında taştan, ağaçtan, tunçtan yaptıkları heykellere tapıyorlardı. Hak, adalet, hayır, fazilet ve benzeri iyi davranışlardan oldukça uzaktılar. Kur'an onların bu yanlış inançlarının üzerinde durmaktadır.

Örneğin, hac aylarında insanların evlerine arkalarından girmelerini iyilik saymaları[1] bu yanlış davranışlardan birisidir. İşte peygamber böyle bir toplumun içindeydi ve elbette bunları tasvip etmemekteydi. 

Kur'an inmeden önce Mekke ve civarında farklı dini inanışları olan insanlar vardı. Bunlar, Putlara tapan müşrikler, Ehli Kitap diye isimlendirilen Yahudiler ve Hristiyanlar, ayrıca yıldızlara tapan sabiîler ve ateşe tapan mecusilerdir. Kur'an'da bu durum şu şekilde ifade edilir:

"Müminler, Yahudiler, Sabiiler, Hıristiyanlar, Mecusiler ve Müşrikler arasında kıyamet günü Allah ke­sin hükmünü verecektir. Allah her şeye şahittir"[2].

Yahudilik ve Hristiyanlık, Kur'an'da belirtildiği gibi aslını ve safiyetini yitirmişti. Örneğin, Yahudilerden ve Hıristiyanlardan bahseden ayetlerden birinde onların tevhit inancını yani Allah'ın mutlak birliğini zedeleyen bir davranış içine girdikleri, Üzeyir'i ve Meryem oğlu İsa’yı Allah'ın oğlu olarak kabul ettikle­ri belirtilmekte ve şöyle buyurulmaktadır:

"Yahudiler, Üzeyr Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar ise Mesih Allah'ın oğludur, dediler. Bu, kendi ağızlarının sözüdür. Kendilerinden önce inkar edenlerin sözlerinden benzetme yapıyorlar. Allah onları kahretsin. Nasıl da (haktan batıla) döndürülüyorlar!"[3].

Bu ayetten de anlaşılacağı gibi Yahudilik ve Hıristiyanlık Allah'ın Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya indirdiği gibi olmayıp asılları kay­bolmuş veya tahrif edilmiş bir din konumundaydı.

Az da olsa gerek Mekke ve gerekse Medine'de şirk ve küfürden uzak olarak Allah'a yönelme an­lamını verebileceğimiz, ilk peygamberden Hz. Peygamberimize ka­dar gelen ilahi dinlerin ve özellikle de Hz. İbrahim'in dini diye ifade edilen Haniflik de bilinmekteydi.

İşte böyle bir çevreye inen Kur'an, elbette ki tepkilerle karşılaş­tı. Bu tepkiler her gün biraz daha kendini hissettirmeye başladı. Kur'an'a karşı çıkan bu insanların durumunu Kur’an şöyle açıklıyor!

"Dedi­ler ki, bu, öncekilerin masallarıdır. Onu birilerine yazdırdı ve sabah akşam kendisine okunmaktadır".[4]: Bu karşı çıkış hem Mekke hem de Medine döneminde devam etmiştir. Nitekim Medine dönemine ait bir ayette şöyle denilir:

"Onlara, Allah'ın indirdiğine uyun, dendiğinde, hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuza uyarız, dediler. Peki, ama ataları bir şey düşünmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?" [5]

Dipnotlar:ne

[1] Bakara, 189

[2] Hac, 17

[3] Tevbe, 30

[4] Furkan, 5

[5] Bakara, 170