Kur'ân'ın Sezgisiyle Hayatı Nasıl Hissedebiliriz?

Basîret; sezgi, uzağı görüş, hakikati kalbiyle hissedip anlama demek. Peki Kur’ân’ın basîreti ile hayatımıza nasıl bakabiliriz? “Kur’ân’ın basîret olmasını” Altınoluk Dergisi yazarı Cafer Durmuş’un kaleminden okuyoruz.

“Bu (Kur’an), insanlar için basîret nurları, kesin olarak inanan bir toplum için hidayet ve rahmettir.” (Câsiye Sûresi, 45/20)

Basîret; sezgi, uzağı görüş, hakikati kalbiyle hissedip anlama demektir. Seyyid Şerif Cürcânî diyor ki: “Basîret, kudsî nur ile nurlanmış bir kalbin kuvvetidir. Bu kuvvet ile eşyanın iç yüzünü, mânâlarını ve hakikatini görür. Basîret, kalp gözünün açık olmasıdır.”

BASİRET SAHİBİ OLMAK

Denilmiştir ki; insanın gözünde eşyayı görebilme kabiliyeti olduğu gibi, kalbin de eşyanın yaratıcısını bilme hususiyeti vardır. Ancak görmek için ışığa ihtiyaç olduğu gibi, kalp de iman ve Kur’ân nuruyla nurlandığı takdirde basîret sahibi olur ve eşyanın iç yüzünü görür. İşte böyle bir kalp eserden müessiri bulur.

Ayet-i kerimedeki “basâir” kelimesi, bütün cüzleri ve ayetleri itibarıyla Kur’ân’a hamledilmiştir. Çünkü Kur’ân, aklen anlaşılabilecek hususların kendisiyle görüldüğü nurdur. Nitekim En’âm Sûresi’nde; “Doğrusu size Rabbinizden basîretler geldi.” (6/104) buyrulmuştur. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kur’ân sizin hastalığınızı teşhis eder ve tedavi yollarını da gösterir. Kur’ân’a göre sizin hastalığınız günahlar, tedavisi de istiğfardır. En büyük günah şirk, ilacı ise tevhiddir.” (Deylemî, Hadis no; 4676)

Rabbim, gönlümüzü basîret nurlarıyla aydınlatacak ayetlere, gözlerimizi ve lisânımızı âşinâ kılsın. Âmin.

Kaynak: Cafer Durmuş, Altınoluk Dergisi, Ocak 2015, 347. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.